YİTİK BİR AŞK HİKAYESİ...
Daha çocukken giydirmişler , sırtına sorumluluk yeleği
Onunla beraber büyümüş , içindeki sevda çiçeği Küçük gelmiş bedeni , taşırken bu dev yüreği Çalarken dinlermiş hep , meşhur o mahur besteyi Genç kız olmuş büyümüş , çok sevmiş birisini Paylaşamamış sevdasını , anlatamamış derdini Onu hayata bağlarmış , karasevda da olsa çektiği Farkına bile varmadan , hastanede bulmuş kendini Bir inat uğruna yapmış , başkasıyla evliliği Kabus gibi geçmiş yıllar , içine atmış dertlerini Gördüğümde küskündü , kapatmıştı gönül penceresini Karşıda koyamadı sevdamda buldu , kendi silüetini Aşkıyla cezbetmişti , yıkık dökük kalbimi Beraberce yaşıyorduk biz , bu efsane sevgiyi Artık sıkıca tutuyor , bırakmıyorduk ellerimizi Yaradana şükrediyorduk hep , değiştirmişti kaderimizi Kara kışları atlatmıştık , gelmişti bahar mevsimi İkimizde çiziyorduk şimdi , mutluluğun resmini Derken sevgi katilleri , uzattılar o kanlı ellerini Hiç acımadan kopardılar , büyüttüğümüz sevda çiçeğini Nasıl kalktı anlamadık , üzerimizdeki siğirli değneğimiz Yine kötüler kazandı , ayrı düştü bedenimiz Vuslata ermedikçe , ölümdür şimdi emelimiz Öttür sur-u israfil , gelsin artık ecelimiz Gelsin artık ecelimiz.... |
vuslata erişmeyen her sevgi
ve her sevgi narindir
kötülüğün elinde
hangi büyük aşk için sayılmaz ki
bir mezarlık bahçesi...