Bana hüznün resmini çizebilirmisin abidin?
Ah bu şiirler ; bir başka yazılıyor geceleri..
Birde ağlayan bir müziğin notalarını ıslatıyorsa dudaklarım.. Henüz resmedilmemiş bir hüznün çizgilerini taşır suretim.. Bana hüznün resmini çizebilir misin Abidin? Ben resmin olmayan tarafından büyüdüm .. İşte bu yüzdendir içten içe döküntülerim.. Şimdi uykuya çıkan bir kaç rüzgar taşır omuzlarım.. Yastığımın boşluğuna düşürdüğüm hıçkırıkları toplarken , Saç tellerim ; bir korkunun ürpertisini anlatan türkü çalar.. Karabasanları hesaba katmadan.. . Ölümü her karşıma aldığımda, saklandığım yerden yakalanırım.. Ve gökyüzü kahkahaya boğulur, yağmurun teni kurumadan.. Birazda sokaklar ağlamalı artık! eksik atılmış adımları fark ettikleri zaman.. Acı sürsem gözlerine bu kentin, gözlerinden akıtır mı beni ? Şiirle, şiir olma diyordu bir adam! Tamda çocukluğuma ağza alınmayacak küfürler öğretirken... Bilmem ; kaç kez katlettim satır aralarında kendimi…. Ele verirken beni şiirlerim, Gecenin en koyusunda patlak verirdi cinayetlerim… Henüz öldürdüğüm cümlelerin yakınlarına taziye mesajı yollamamışken.. Usul usul yaramı terk eden kanımın izini sürüyorum şimdi .. Göçebe bir hikayesi vardı dilimin.. Tüm ayrıntıları, harflerimin kokusuna devrettim.. Bağdaş kurmuş bir rüyanın davetsiz misafiriyken ben, Kırmızı ışığına yakalanıyor sözcüklerim gecenin.. Tamda karşıdan karşıya geçmek isterken cebinde biriktirdiği gülümseyişler… |