GÖÇ
Göç yaşanıyor zerreden kürreye
Denizler, zaman ve insan göçüyor Düşün ki niye Yüreklerde masiva göçüyor Ve koca bir enkaz yığını Sonra yüreklerden enkaz göçüyor Gidiyoruz yalınayak üstelik yaya Göç var sılaya Ne leylek gagalarında gelip giden mevsimler kalacak Ne eylüller kırlangıç kanatlarında süzülecek Düşün ki Ne var üzülecek Belki bir damla yaş süzülecek gözlerinden Ama süzülmemeli işte Üzülmemeli insan Yağmalansın göçten arda kalan liman Şimdi ne kadar da anlamsız zaman Geride kalacak melül akşamlar Güneş yılgını zemheri soğukları Ve korkak geceler Yorgun gözlerinden son kez geçecek gemiler Sirenler son kez çalacak Çığlık çığlığa martılar son kez uçacak Dağıt kafandaki yersiz dumanı Şimdi soğuk iklimlerden sıcağa göç zamanı Hazanlarda hüzünler ölecek Son demde ölüm vurulacak alnından Göçüyorsun her mevsimi bahar ülkeye Bakmadan arkana Ve üzülmeden Süzülüyorsun sılaya Yanık yüreklere yağsın yüce dağların dumanı Şimdi zamandan öteye göç zamanı Yaralı gönüller can bulsun gözlerinde Ve tomurcuklar patlasın bahara Gül Hadi gül son kez Dikili kalsın gözlerin bir noktaya Gider gibi çöllerden vahaya Bakar gibi on dörtlük bir aya Geçiver işte Geçiver diğer mutlu yakaya Bırak faydasız bir o kadar da gereksiz el/amanı Şimdi hayattan öte göç zamanı Bütün göçler “O”na Anlasana Sözüm bana Sonra sana Yalnız, yalnız “O”na göçümüz Yunus ÇETKİN Simav, Ocak 2010 |