Güle Güle Oğul
Demek gidiyorsun
Gitmem lazım baba, öyle diyorsun Terk-i diyar ediyorsun Yani gidiyorsun Yani mecbursun Anlıyorum… Gitmelisin elbet, biliyorum İyi o zaman git Güle güle oğul, güle güle git Lakin zor Zor be oğul, zor Adı zor, kendi zor, ayrılık çok zor Demek gidiyorsun Burdur-Bucak baba, öyle diyorsun İyi Git o zaman, bekleriz Gelmemiştin de, yirmi yıl, otuz yıl önce Beklemiştik hep, sabır ve ümitle On gün ne ki On hafta, on ay, iki sene… Sen git, gene bekleriz Az mı beklemiştik seni, tam on dört sene Lakin keşke… Keşke ayrılmasaydı, hiç ama hiç kimse Gelmedin, geç kaldın derken Ve ben otuzunda yaşlanmış, sanki ihtiyarlamış biriyken Nasıl da geçip gitmiş, senli, sizli güzelim seneler Hani küçüktün Daha dündü Dün be oğul, dün Yatarken beşiğinde, kıkır kıkır dizlerimde, savrularak peşimde Minik ellerin eteklerimde Yalvar yakar gözlerle, yarım yamalak sözlerle Anlat baba, diyordun istekle Çocukluğunu anlat Sıkılır titrerdim Diyemezdim ki, neyi oğul Hangi çocukluğum Ben, hiç çocuk olmadım ki Biliyor musun, bisikletim yoktu Bir uçurtmam yoktu Oyuncağım hiç olmadı ki Oyunsuz çocuklukta acılarla yoğrulup piştim de Sertleşip, kerpiçleştim de Sert bir yumruk hep can evimde, çocukken daha büyük biriydim de Benim annem hiç olmadı oğul Babam yoktu Ayrılıklardaydım hep, gurbetlerde Ben ne ayrılıklar yaşadım oğul Bilir misin, ne yalnızlıklar Ne hüzünlü yeller, küçücük yürekte ne özlemler Az mı yaşadım tek başına sus pus odalarda Az mı aç kaldım, az mı susadım Bağırdım, haykırdım avaz avaz sokaklarda, meydanlarda Umman gibi sevgisizliklerde az mı sevgi aradım Neyi anlatayım oğul Yaşadım da isyanlarda; paramparça, bölük pörçük, lime lime Kimi zaman kuytu bir köşede, zula bir yerde kimsiz kimsesiz Bilir misin nasıl ağladım sessiz sessiz Anlat baba diyordun, bana bir masal anlat Nasıl anlatayım oğul, neyi Biri anlatmadı, dinlemedim, ben masal bilmem ki Kaf dağını, yedi başlı ejderi, prensesi ve cüceyi Beyaz atlıyı Güzeli Çirkini Yalan yanlış hangi dünyayı Sıcak bir yuvayı, olmayan anayı, uzaktaki babayı Hangi yalanı Anlatırdım, dinle diye gene de Masal olmayan masalı Dört göz ,dört kulak dinlerdin, masalmış gibi sen de Unuttun mu oğul Daha dündü, dün gibi dün Sonra büyümüştün ve öğrenmiştin Baba bunlar masal değil, demiştin Anlattığın kimdi Bir varmış, bir yokmuş dediğin neydi Masal değildi oğul Unuttun mu, söylemiştim Bendim o, bendim, kendim Yaşanmamış çocukluk, fakir bir gençlik, sonra sefillik Masal gibi, tuz ekmeğin içinde Maşrapadaki çayın olmayan şekerinde Bir tas çorbanın özleminde Bendim o titreyen, soğuk ranzanın üzerinde Kilimsiz, yorgansız, aç açık, sobasız bir yerde Hep kara kara hikâyeler, hani peri masalı nerde Diyemezdim ki, neyi anlatayım oğul Yaşanmamışı, yaşanılmamışı, olmayanı Sıkıcı bir öykü Masal bilmiyordum ki Anlatmıştım gene de, dinlemiştin; yüz kere, bin kere Anlatma demiştin bir gün, baba anlatma Sevgisizliği, kimsesizliği, terkedilmişliği bildim Ana kucağını, baba ocağını, sıcak bir yuvayı Anladım, ayrılık acısının insanı nasıl sarıp sarmaladığını Can sıkıntılarını, yürek çarpıntılarını, hasretleri Yalnızlığı anlatma Seni, sizi, bizi, anlat hepimizi Büyümüştün Bana güzel şeyler anlat baba Aşkı anlat, sevdayı anlat, sevgiyi anlat Arkadaşlığı, dostluğu, insanlığı Anlat yâri, yareni, annemi Dünü göm dipsiz kuyulara baba, bugünü anlat Acıyla, hüzünle, hıçkırıkla Ağıtla değil, haykırışla değil, türkülerle anlat baba Ben varım Biz varız Varız baba, şimdi kalabayız Öykülerle, şiirlerle, davul zurnalı düğünlerle Gönül gönüle Diz dize, el ele, biz bize Omuz omuza baba, omuz omuza Demek büyüdün Demek gidiyorsun Gidiyorsun, öyle mi İyi o zaman, git Biliyorum, gitmen gerek, gitmelisin İyi, git oğul Biliyorsun Anlatmıştım Bin kere, yüz bin kere Dinlemiştin Şimdi sen de büyüdün, işte daha ne Yolun düz olsun, taşsız, dikensiz, engebesiz Zihnin açık olsun Sevgi dolu yüreğin kinsiz ve nefretsiz Güle güle git, güle güle gel, biz bekleriz Ayrılıkmış sevgiye katık kim demişse İyi o zaman onu da tanı Masal olmayan masalı hiç unutma, hep hatırla Ama sakın ha korkma Işıklar söndüğü zaman karanlık bir sokakta Okuldaki salonda, tahta masada, sırada Defterdeki kurşun kalem yazıda, kitap sayfalarında, ders aralarında Ben her zaman yanında Uykun gelip yattığın zaman, odanda Yastık dizi olsun annenin, yataksa koynu Sarıl ona sıcak sıcak uyu Büyüdün mü, yok be oğlum, utanma Üstündeki yorgan baban olsun, hiç bile sıkılma Daha küçüksün, büyümedin aslında Hem büyükler de muhtaçtır sevgiye, bunu da unutma Çünkü onlar da korkar öylesi yalnızlıklarda Demek gidiyorsun Terk-i diyar ediyorsun, ayrılıyorsun Demek büyüdün Demek öyle İyi o zaman, git, biz bekleriz Üç ay, beş ay, yedi ay İki sene ne ki Gelmemiştin on dört sene, az mı bekledikti seni Gidiyorsun anladık, o zaman bekleme Sarıl, öp, hoşça kal de ama veda etme Yolcu yoluna Hadi el salla, el salla bize Hadi güle güle Güle güle oğul, güle güle Bekliyoruz bak, unutma, gel gene… (Önce oğlum İlkan’a, sonra bütün baba ve oğullarına…) Tevfik Tekmen. 12/Eylül/2008/ *Lüleburgaz* |
Demek gidiyorsun
Gitmem lazım baba, öyle diyorsun
Terk-i diyar ediyorsun
Yani gidiyorsun
Yani mecbursun
Anlıyorum…
Gitmelisin elbet, biliyorum
İyi o zaman git
Güle güle oğul, güle güle git
Lakin zor
Zor be oğul, zor
Adı zor, kendi zor, ayrılık çok zor
Evet şairim ayrılık gerçekten zor,giden hele cansa insana daha da zor gelir...ALLAH kavuştursun...kutladım .selamlar...