SUSMANIN BUDALALIĞIKaranlık ve tenha bir köşede onu yakaladım, Çok mu çok korkmuştu, titriyordu adamım, Çökmüştü, üstüne her bir yandan konuşanlar, Bir yudumluk ağzına, denizi harman etmişler, Can kusmuştu, Susturmuşlar, sus puslar olmuştu, Kanı çekilmiş üşüyor, irkilip duruveriyordu, Tüm bedeniyle ızdırap içinde ağlıyordu, Elleri böğründe bağlı duruyordu, Yalvaramıyordu, Susuyordu, O anda da sustu, Hala kulaklarına bağırtıları vurup duruyordu, Oysa yine sustu, Avaz avaz konuşanlar ise, arsızca bağırıyordu, Onda ise, tık mı tık yoktu Susmuştu, Susturulmuştu. Bunca üstüne çullanırken hayâsızlar, O ezilip büzülüyordu konuşamıyordu, Tuttum yakasından silkeledim, tokatlayarak, Konuş be adam konuş diyerek! Onun düştü birden yalvaran gözleri, gözlerime, Yutkundu sesiz, kaldı birden elleri de elerimde, Edebinin sadeliğinin ezikliğinde, Ürperdi, eğilip büküldü o koca bedeniyle, O an anladım konuşamayacağını Ömür boyu hor görülüp hırpalanacağını, O ayaklar altı paspaslığının bayağısıydı, Zira onun adı: zavallı korkak suskundu, Suskundu, Suskun olacaktı, Suskun kul olarak kalacak, Tüm seven, suskun kalpler gibi Suskunları oynayacak, Bağrı yanık, alıklar gibi kanacak, Aşkıyla yanıp kavrulup inleyecekti. Suskun ve budala biri olarak da bu hayattan göçecekti... (23.01.2010)AZAP... |
Suskun olacaktı,
Suskun kul olarak kalacak,
Tüm seven, suskun kalpler gibi
Suskunları oynayacak,
Bağrı yanık, alıklar gibi kanacak,
Aşkıyla yanıp kavrulup inleyecekti.
Suskun ve budala biri olarak da bu hayattan göçecekti...
cok güzel özenle yazilmis elerinize saglik
kutlarim güzel siirinizi saygilarimla...