Yalan değil yanlıştır!Sen kızdıkça höykürüyorsun Ve işte o zaman neyi söyleyeceğini hesaplamıyorsun Ve hatta ne sukutu tanıyorsun ve ne de vicdanın sesine kulak veriyorsun Sanıyorsun ki her şey düzelecek ve dilediğin biçimde hissiyatın şekillenecek Hayır, yazık ki yanılıyorsun Ne bir hal bırakıyorsun ve ne de izandan kalan hazzı Muhabbet adına anılanı, kalbin hüzün içinde mağduriyeti yaşamasını Şayet kızmak ve hırçınlık içinde konuşmak, nitelik olsaydı cehalet anılmazdı Bir bak etrafına ve eşkâline Sanki bir gaspiyersin, gönlün sesinden azade bir nefsin Hani kızgınlık şey tadandı, sükûnet tefekkür için bir sanattı ne kaldı Ayrılık tohumları her yanımdaydı o an senden ve nefesinden kurtulmak vardı Şimdi nereye baksam hüzün Heveslerim ve şevkim dalından hoyratça kopartılmış üzüm Ey karagözlüm, edebin yozluğunda nefes alan sözlüm, hani ağlayan göz Hani ahde vefa, hani cefalar üzerine kavilleştiğimiz sabırda tutkun sevdamız Yalan dersen hükmediyorsun Şayet yanlış dersen, tefekkür ve savunma bağışlıyorsun Çünkü sen rahmetin ikliminde nefesinle tevdi edilen müddeti yaşıyorsun Ve ne kadar biliyorsun, şahadeti niçin tehir ediyorsun ve bir yargıç oluyorsun Ne zaman zanlar aşkla anıldı Söyler misin sevgiden hangi nefesler horlanarak dışlandı Düşünmek kime kaldı, işte o an ve unutulan zaman vuslatla anlamlıydı Ölümün tınısı, mezarın sırrı, aşkın harı ve kalbin sevdasında koklanan narı anla Şimdi yaşarken öldüren sensin Gülmeye hasret bırakan densizliğin sanki cehennem azabı Ey sessizliğimde gönderdiğim niyaz, ha ne olur umutlarım için yaşat Hasretin bedeli bu kadar elim olmamalı, bilmem ki şevk neden halden uzaklaşmalı Gelin artık sessiz çığlık duyulsun Ve bir nida olarak muhabbetli kalplere akarak sorgulasın Hamiyetin letafetiyle, suhuletin ebediliğiyle kalbi hicranımı aşkla ansın Ve geriye ne kalmışsa, musalla taşı anlatsın ve iki satırlık sürur Böyle anlamlaşsın Mustafa CİLASUN |
En uygun yerden bölünüp alta alınabilirdi.
Tebrik ediyorum,saygılarla...