ÇANAKKALE MAHŞERİ
Çanakkale mahşeri, o cehennem o ateş,
Gazel gibi savruldu amca, oğul ve kardeş, Kimi taze yavuklu, kimi henüz yeni eş. Göğsünü siper etti gelecek için onlar, Hürriyet için aktı Conkbayırı’nda kanlar. İntepe’yi döverken o ölüm kusan toplar, Hüsamettin binbaşı, cansız neferi toplar, Her bomba inişinde binlerce yürek hoplar. Vatan tek gayemizdi, bizi sustu sananlar, Ölüme koşuyordu henüz taze fidanlar. Kilit bahirden beri yuvarlandı gülleler, Dayanmış kapımıza toprak ister yâd eller, Bu ülke Türk ülkesi yada verir mi güller? Toprak için düştüler toprağa o civanlar, Türk yenilmez diyordu o mahşeri duyanlar. Tek vücuttu Türkiye, boğaza koştu o gün, Lazı, Kürdü kardeşti, ne canlar düştü o gün, Kabardı Kanlıdere, nehirler taştı o gün. Sırtta mermi taşıdı ak pürçekli analar, Yiğitler saf tuttular ellerinde kınalar. Acımasızdı düşman, yer, gök kavruluyordu, Her düşen bir yaprakta, bin can savruluyordu, İki büklüm dedeler oğlunu arıyordu. Oğullardı mahşerden Hakk katına varanlar, İnsan mı, canavar mı, bu canlara kıyanlar? Babayı yavrusundan ayırdı kanlı savaş, Yedi düvelin gücü tükendi yavaş yavaş, Vurdu Seyyit Onbaşı, attığı sanki bir taş. Bu acının hüznünü ancak yaşayan anlar, Ebedi ölümsüzdü, şüheda olan canlar. Geçer anadan, yardan, geçer Mehmet’im serden, Ölür vatanı için geçmez bir karış yerden, Bu köklü, aziz millet kalkar düştüğü yerden. Geldiği gibi gider zafer günü sayanlar, Türk’ü yenilmez kılar, ak yeleli aslanlar. Rabia BARIŞ |