Baharım
Varoş bir semtin çıkmaz sokaklarıydı gönlüm,
Fakirlik diz boyu çoraplardaydı; Dizlerine kadar yoksulluğa batmıştı evler! Tatsız tuzsuz sohbetlerin sofrasıydı gönüller, Ne ekmek ne de su ilaç oluyordu; ağlamaktan susamış gönüllere... Hissizdi yürek, Güçsüzdü bilek! Dilek ağaçlarında salınan çaputlardı rüzgarın savurduğu Ve ellerdi, hiç bir eli tutmadan bedenin kavurduğu... Yağmur az yağardı buralara, Bereketin ismi geçmezdi cümlelerde. Kırmızı bir şafakla başlardı gün, Yalnızlıktı yediğimiz her öğün! Mutluluğa aç, yaşar gibi yapardık; Oynardık... Küçük bir şehrin virane köprüsüydü düşlerim, Savrulup uzaklara uçmuştu çok küçükken ben; gülüşlerim. Sevişmeler, kulağa şaka gibi gelirdi; Ten bilmezdi bile ne olduğunu. Varlığından habersiz nefes alırdı ciğerlerim, varlığından! Karbondioksiti bol bir odaydı yüreğim. Ara sıra pencereme bir kuş konardı, Ufak bir titreme sarardı beni; Ne olduğunu anlayamadan giderdi... Gözlerinle tanışana kadar gözlerim, gerçek sanardı gördüklerini! Oysa ne yalanmış her şey? Tüm zenginlikler gözlerinde başlayan sabahlardaymış, Teninde ki kokuymuş tüm güzellikler! Açlık, öyle ekmekle suyla doldurulacak bir his değilmiş; Dokunuşlara hasretmiş meğerse beden... Sakin,ıssız ve virane bir sahil kasabasıydı ellerim, Sen ellerimden tutmadan önce... güneşin hiç uzanamadığı yerlerde mucizevi açan çiçekler gibi açtın; Sen canım baharım! Bir bilsen ne kadar borçluyum sana, Ne yapsam ödeyemem hakkını; Canım... |