dikeni eksik bedenim----
en nihayetindeyim yine hayatın...
kalbim körleşmiş kendini silmiş ve her dokunuşta kendisini yenilemiş olarak görebileceğim bir soğuktayım sanki... doruk noktasında...üşüyorum ama yalnızlığımı saran kimse yok yanımda kendime geldiğimde hayatın o bizi bize gösteren pençesinde kendimi görmek her defasında acı verir bana enlerin içinden çıkıp bana seslenircesine... kapanıp kalmak kendi bütünlüğüne kendi benime en kolayı gibi iç kemiren bi his oldu kendi arzusuyla, bırakıp gitsem dönmesem o içleri beni hatırlatan sevgi dolu acı gözlere, bakmasam hayatın merceğinden ilk günkü gibi sakin ve habersizce... kahramanlığın tepesinden baksamda her defasında ellerim beni götürdü yine en tepedeki sevgime...oda ister oldu ben gibi sen gibi bi yalnızlık ...birleşmek istedi ,her bakışta çağlamak istedi yalnız imkansızın içinde olduğunu bilememesi oldu en derinlerinden görünen o sesi çıkmayan çocuk... o oldu her defasında hapsedilen,itilen,unutulan ve kendi denizinde boğulan... aldığım her solukta özler oldum nefesimi ,özler oldum yeşilimsi masum çocukluğumu... kapısından bakmayı içerideki o kokuyu duymayı ona dokunmayı onu hissetmeyi...onu yaşamayı özler oldum ben...her karanlık gecenin tek lambası olmak istemek de artık gölgelerden yüce bi durumda değil... kendini yiten elini ağır ağır hissettirerek çeken yılların batağında arar olmak kızarmış gözlerle, her daim var mıydı diye soran siyahta en küçük şah olduğumu bile göstermeme vicdansızlığı yaşayan geleceğim... örnek almak ise sonuç örneğini en başta aldım yaşayarak... |