GÖNÜL
Yaralısın ey gönül ilacın yokmu senin?
Ağlasan da ne çıkar kimse çekmez nazın yok. Mürvet’ini görmedin mazindeki senenin; Sonbaharda inlersin baharınla yazın yok. Hiç bitmedi çileler, devam etti seneler; Neler çektin vah neler, hicranını bilseler! Ah şu zalim feleği dilim dilim dilseler; Boşa geçti seneler, bu gün bile hazin yok. Nerde senin gülşenin dökülmüş yaprakların; Hazan olmuş baharın, çatlamış toprakların… Üzüntüden, kederden kalmamış şakrakların, Terk etmişler mekânı ördeği yok kazın yok. Yüce Rabbin emrini, sabur ile dinledin, Dört mevsimde gülmedin, nasıl gönül eyledin? Hüzünlenip inledin, kederlenip söyledin; Aşka geldi dillerin, bir çalacak sazın yok. Göremedin gerçeği, o gençliğin başında; Yazık şimdi anladın; bu ihtiyarlık yaşında. Kılınacak namazın, bir musalla taşında; Aktı gitti yılların, bu gün dahi bazın yok. Bülbüllerde ötmüyor, bahçede güller solmuş; Yaşın geçmiş yetmişi, saçlarına kır dolmuş. Günü gelince Kâzım, karışıp toprak olmuş, Belli değil mezarın, taş üstünde yazın yok. Kâzım Özgür 8/Kasım/2009 |