RUBAİLER1 Ürküp kaçmak mı yaşamak dediğin, Ve boş vermek mi daha başlamadan, Ya da dinlemek mi bir şeyler bilen insanları, Yoksa öylece durmak mı yapmak istediğin? 2 Sarhoşluk başındadır turnanın, Belli uçamamasından, Ve çırpınıyor inatla, hırsla… Yeryüzü durgun insanlarla dolu diye. 3 Mısralarla anlatılır mı bu karmaşa, Gece gibi karanlık ve sessiz, Durmuyor yelkovan, durmuyor işte, Yetmiş beşimdeyim, saçım beyaz, ve damağım dişsiz. 4 Sel basmakta her gün gönlümün tarlalarını, köylü ekin ekerken boğuluyor, Biliyorum bu değil yaşam, bu değil ama naçiz beden yoruluyor, Böylece aynı yerde uyanıyoruz, Yarı çıplak ve hor… 5 Şimdi nerdeyim ey gök, Aç kapıları tanrımı göster, Sen, bilgelik taslayan ağaç, Neye yarar gövden, olmasa o kök. 6 Sallanmakta çamaşırlar iplerde, Ben ölümü hatırlamaktayım, Ve biliyorum günahlarımı, Sabahlarım şüpheli başlıyor, görüyorum. 7 Al, can bu, almaya vermişsin, Dünya bizim değil, ala. Göster şu cennetini bir kere ne olur, Ya bir duayla ya da bir rüyayla… 8 Taşıyorsa taşsın bu denizin suyu, damlat, Sor çekene, de ki ey garip “anlat” Sonra içir mübarek kanını toprağın, Yok olsun o anda olmayan kâinat. 9 Açıldı kapak, ispatı gördüm, emindim ya her neyse, Sonra başladım, kendimi ördüm, bir böcek gibi hevesle “Zahmet etme” dedi böcek, “yok ipliğin sepetinde” Ve gördüm ki gidiyorum, ilim sadece senin içinde. 10 Çoğaldı zevkler, yarıştık böylece, Ve yerleştik nihayet, yerleştik işte. Birinciydik gelmekte bu acı dünyaya, Bir karyolada, saf ipekte. 09.04.09 KOCAELİ |