Yavru Kurbağanın Evi..
Son kırağı olduğunda
küçük yavru kurbağanın bir çiy tanesi vücudundan süzülerek indi siyahımsı biraz da yeşile çalan kuyruklu bedenini okşayarak.. Sazlıkların çevrelediği o küçük su birikintisi okyanus kadar genişti yarı yeşilimsi ıslak dünyalarında.. Balıklardan dostlar edindiler önceleri onlara bakıp belki kendilerini öyle zannettiler düşünemediler balık olmadıklarını çünkü henüz çok küçüktüler.. Hepsinin gözleri yuvarlaktı önceleri ama patlak değildiler zamanla uzun siyah kuyrukları kısaldı gittikçe tombullaştılar yarı patlak gözlerle birbirlerine dostça bakıştılar... Değişim başlamıştı hepsinde renklerinde sıçrayarak yüzmelerinde çılgın sevinçlerinde kocaman yapraktan sahnelerinde düşleri ıslak olan gecelerinde Seyrederek mehtabı sabaha dek süren türkülerinde.. Mutluydular Ama çok mutluydular su onlar için hayattı doyumsuz bir oyun tarifsiz bir tattı.. Ve bir gün sona erdi bu güzel oyun.. Günün süzülen ilk ışıklarını hissettiklerinde geç fark ettiler hayatın bittiğini.. Umutsuzca son kez çevirdiler gözlerini çelik kollu bir canavar döktü üzerlerine onlarca ton toprağı Göremediler yaprak evlerinin yıkılışını fırsat bulamadılar ağlamaya . Artık geride ne sazlık kalmıştı ne gecenin tarifsiz oyunları ne sabaha dek süren ötüşmeler ne kurbağalar ne arkadaşları balıkları.. Çok sonraları topraklar arasından Sızarak yükseldi yukarıya Güneşte bir ruh gibi parlayan Bir kaç damla su.. Ve birkaç yaprak.. |