NostaljikŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 60 yıl öncesi Kütahya’da Ahierbasan mezarlığına tırmanan yokuşun sol taraftaki
son çıkmaz sokağındaydı asırlık toprak duvarlı bahçeli evimiz.Sokağımızın başında şimdi yerinde yeller esen bir çeşmemiz vardı.O yüzden mektuplarımız ahierbasan mah.çeşme çıkmazı no 3 adresine gelirdi.O mektupların özlemini çekmekte varmış kaderde.O günlerle bu günleri kıyasladığım zaman aslında hayatımız cennet hayatı gibi geliyor.Lâkin neden çok az şükrediyoruz veya hiç şükretmiyoruz? Galiba okumamız gereken kitabı okumuyoruz.Dolaysiyle doğru düşünemiyoruz,Ve şükretmeyi akıl bile edemeyip,devamlı şikayet ediyoruz. Kimi kime şikayet ediyoruz? Kimi kime? Tek bir gaz lambasıyla geçen uzun geceler, Tüten soba üstünde kaynayan tencereler. Soğuk kış geceleri,orta yerde sobamız, Hiç aklımdan çıkmıyor buz tutan pencereler. Lâmbanın ışığında çalıştığım dersleri, Şişeyi karartırken,fitilinin isleri. Gözlerimin önünde sanki beni mesteden, Duvarlarda rakseden lambanın akisleri. Sokak başında çeşme,kovalar dizi dizi, Bırakmazdı o çeşme susuz mahallemizi. Taş ocağın üstünde çamaşır kazanları, Sıra ile çamaşır yıkanırdizi dizi. Odunları taşınır önceden kucak kucak, Yakılırdı bir güzel alev alev taş ocak. Koca kazan kirliler kaynar ocak üstünde, Kalın bir sopa ile yavaşca karışacak. Teker teker çıkarıp o taşta yıkanacak, Anam bacım bu resim aklımdan çıkmayacak. Hayal etmek ne mümkün,silinmesi imkânsız, Yıllar sonra beynimin kıvrımında kalacak. 23.09.09 feyzi kanra |