GİT(MEEE)!
GİT(MEEE)
Git(me) Sen giderken bu şehrin surları yıkılıyor üstüme ve ben seni özlüyorum ölesiye Öyle ki başı gövdesinden kopan bir kuş gibi çırpınıyorum gittiğinde Git(me) Sen giderken kopuyorum en ince yerimden ardın sıra pamuktan ip gibi Depremzedeye çıktı adım, yara berelerim gün yüzüne çıkıyor gittiğinde Git(me) Sen giderken kalbim en olmaz anda ve yerde duruyor; “ya gelmezse” diye? Boğuluyorum, en kalın düğümler boğazımda solarken seni gittiğinde Git(me) Sen giderken lâl oluyor duyularım, dönüşüne ayarlamışım bütün şifrelerimi Adağın koç elimde kaldı, bıçak yüreğimden başlıyor kesmeye beni gittiğinde Git(me) Sen giderken gecelerim milatları turluyor, korkuyorum sensizlikten “Geleceği sabah olmaz” diyen şeytanımla baş edemiyorum gittiğinde Git(me) Sen giderken tutunduğum bir kuru yaprak sürüklüyor beni peşin sıra Yeryüzünde Havva’sız son Adem’im sanki, yapayalnızım gittiğinde Git(me) Sen giderken yollar değil bakışlarım dökülüp eziliyor ayaklarının altında Un ufak oluyor bütün renkler, param parça gözlerim gittiğinde Git(me) Sen giderken oksijen hidrojene kavuşamıyor, kuruyor her yer benimle Yezidvari sensizliğin çölünde Kerbelayım Dicle’ye, Fırat’a rağmen gittiğinde Git(me) Sen giderken başına ettiği yemini bozuyor musonlara gebe gözlerim Avutamıyorum kendimi, bedenimde tufanlar kopuyor gittiğinde Git(me) Sen giderken yedi kat gök kapanıyor alevler içindeyim, imdat! yanıyorum Kara delikler yutuyor beni, divaneyim sensizlik girdabında gittiğinde Gitme Sen giderken viraneyim, dur; olsun bin kere razıyım gitme istersen Füzelerle delik deşik et beni; Halepçe’n, Kandahar’ın, Gazze’n olayım gitme Gitme Güneş toplayayım senin için, yıldızları tek tek avuçlarına hapsedeyim gitme Yaylaların, kırların bütün çiçeklerini saçlarına takayım, anla beni n’olur dur! Söz ver Başın için Gitmeeeeeeeeeeeeeeeeee! 4 Eylül 2004-16 Temmuz 2008/Diyarbekir |