MAHZUNİ ŞERİF'E
Maraşlıydı, aşıkların piriydi.
Haksızlığa karşı çıkan biriydi. Ecel geldi, geçen hafta diriydi; Duyduk, malûm yere gitti Mahzuni… Yol eyledim Arguvan`ın düzünü, Gel de gözlerimde oku hüzünü. İlk defa millete dönüp yüzünü, Dünyadan Mahşere gitti Mahzuni… Sevenler üzülür, aşıklar ağlar; Söylen dile gelsin, ses versin dağlar. Şiirin okunur geçse de çağlar, Söz vermiş bir kere gitti Mahzuni… Yapılan daveti hiç reddetmedi, Çok çaldı söyledi para etmedi. Evine gelmeye ömrü yetmedi, Öğüt vere vere gitti Mahzuni… Sonradan öğrendik işin özünü, Kabul ettik söylediği sözünü; Almanya`da kapayınca gözünü, Geceden sehere gitti Mahzuni… Meyli vardı biraz, fikirde sola. Girince dönüşü olmayan yola, Bunlar yaşayana bir ibret ola: Nerden geldi, nere gitti Mahzuni ? Hasta iken gidemedik yanına, Şiirleri hep yakışır şanına. Zamanı gelince Hak divanına, Güller dere dere gitti Mahzuni… Koşardı, bir yerde sazı görünce. Hele sevdiğinde nazı görünce. Ömrün baharını, yazı görünce; Dönülmez sefere gitti Mahzuni… Fani gönüllerin ciğer paresi, Çizilmeyen haritanın karesi, Olmayınca bu ölümün çaresi, Gelmemek üzere gitti Mahzuni... Maraş ile Malatya`nın arası, Kul Bahri`nin duyulmuyor narası. Asla iyi olmaz dilin yarası. Güller sere sere gitti Mahzuni... 20 Mayıs 2002 / MALATYA |