UŞAKLARIN İNADI
I
İşte puslu bir denizde dev dalgalar Dev dalgalar ve onlarla boğuşanlar Sicim gibi yağıyor yağmur Gökten sanki lanetler boşalıyor Uşakların göğsü ise daha bir kabarıyor Tam üç saat oldu, tayfa baş edemiyor Tekne her an alabora olabilir Kaptan rotasında gitmeyi başaramıyor Tayfa teknedeki suyu boşaltmaya çabalıyor Uşaklar ha oturup, ha kalkıyorlar Baktı mı anlıyorsun, mavi değil <Karadeniz demişler ha bunin adına Yüzü kara, gözü kara bir pıçkin Karadeniz temişler ha punin adına Hayta ve hatta tuttuğinu koparan!> II İşte puslu bir denizde dev dalgalar Dev dalgalar ve onlarla boğuşanlar Sicim gibi yağıyor yağmur Gökten sanki lanetler boşalıyor Uşakların göğsü ise daha bir kabarıyor Tam on dört saat oldu, bu güreş Boğazına kadar geldi tayfanın Azgın ve soğuk suları denizin Bir işkence aygıtına dönüşüverdi Bitik uşaklar, yıkılıverecekler Dökülüvereceklermiş gibi Kara Kara Kapkara denize III Tam ipler kopacak gibiyken dur hele! Hayta sanki de sabrını tükettiği Şu inatçı, şu sabırlı uşakları Azrail’e teslim etmekten o an Evet o an sanki de vaz geçmişti! Dur hele! Sanki de müflis bir iş adamı gibi Sessizce boyun büküp Uşakların sabır ve mücadeleci tavırlarına Saygıyla eğilip, selamlıyarak Sis, dev dalgaları ve azgın yağışı Keserek ve hiçbir şey olmamışçasına Saygıyla eğilip, selamlıyarak Teknenin önünden sıyrılıp, çıkıverdi... IV Uşakların inadı Uygunsuz değildir her zaman Uşak karşısındakine Anladığı dilden Hitap etmesini bilir! Çabuk çabuk patlamaları vardır uşağın Ama inatçı, yengici, sebatkar tavrı vardır Çevresini sınarken, kendini de sınar Tam bir doğa ve hatta deniz adamıdır O çalışkan, o dinamik, o yamandır O kemençedir, o çaydır, o fındıktır O inattır, o aşktır, o kızgınlıktır! Balığın gittiği yere götürür teknesini Ekmeğinin, emeğinin sürer izini Serüvenle doldurur, anılar denizini Issızlığı ve yalnızlığı yara yara Akar gider tarihin uluorta sofrasına V <Ha uşaklar dayanin, az kaldi> Ha göründü, ha görünecek kara Belki deniz alıp götürdü balıkları Belki iki mislini verecek bir daha! Baktı mı anlıyorsun Mavi değil <Karadeniz demişler ha bunin adına> Yüzü kara, gözü kara bir bıçkın Karadeniz demişler ha bunin adına <Hayta ve tuttuğinu koparan> Mal almada ve mal vermede cömert Hediye almasını sever bu deniz Can almada ve can vermede cömert Gözü gönlü içi dışı kara deniz! VI Bakın kara göründü, işte Tirebolu Sislerin ardına bulanmış dağlar Zümrüt yeşile bürünmüş Uşaklar horona durmuş o an Şükürler Tanrı’ya ve sevinç haykırışları Uşaklar sevdalılarını özlemişler Hasret gönülden binlerce terennüm Yaylaları, krater göllerini ve ve Hepsinden çok tulumun sesini özlemişler! Ama ne demeli, yaylalarda Yaylalarda ki soğuk sularda Hasretmiş uşaklara! Göğüslerine alıp karpuzları Çatlatmak çatlatmak çatlatmak isterlermiş Bu hain bir işbirliği Kazanlar kaynamış olur Onlar çıkana dek yaylalara Fındıklı pestiller hazır olur Kuymaklar, halis tereyağından <Gözüne yuva olduğum Trabizon’un> Evlerinde baklava açılmış olur... VII Karagün’ü, Akgün’ü iyi bilir uşaklar Varlığı da, yokluğu da iyi bilirler Ondan kötü güne hazırlıklıdır uşak Her daim unutmaz yarınını Bak şimdi ağzında nahif bir tat:Çay! Tuzlu suyun kırbaç yorgunluğunu Unutturacak unutturacak unutturacak Çivi çiviyi söker yaşam yorgunluğunu Alacak uşaklardan, kemençe ve horon! VIII Bu denizin çocukları böyledir işte Burada en kötü insanlara çarpabilirsiniz En zalim, en gözükara, en acımasız En iyi insanlara da rastlayabilirsiniz Zarif, ağırbaş, geniş gönüllü ve munis Yüreklerin en çirkinine ve en güzeline Sadece burada karşılaşabilirsiniz Bu diyalektik kanun Dünyada sadece bu denli aksiyon Bu yoğunlukta karşınıza çıkabilir Karadeniz, Karadeniz, uşakların kabadayı Delikanlı ağabeyi! IX İnadı inat Kavgası bitimsiz Gözleri deli <İşte havo uşak Tani, pizum uşak!> Onunla yıktı binlerce yılı O sayede kaldı ayakta O dur bu sert coğrafya da Onu tutan ayakta Kimbilir? Kimler geldi geçti? Bu acımasız ortamdan Hangi biri kaldı ki yarınlara İşte uşak dimdik, kararlı Martı gibi atılgan sularda Şimdi bir bak o engin coğrafyasıyla Kültürünü bütünlemede uşak Tüm değerlerini yazıp, çizerek Denizde göğeren <Ha pizum uşak!> |