Bir sancı var içimde dörtnala koşuşturan Sevincime gem vurup dizgininde susturan Sol tarafta nal sesi bedenim çorak toprak Koştukça yalpalıyor ömür dediğin yaprak Şahlanıyor hışımla dert denen zıpkın kısrak Her kamçıda düşüyor gözyaşı yumak yumak Dizginlerin tozunda nefesim daralmakta Terkisinde acıdan hevesim kırılmakta Yularına sarılsam bu sancılar diner mi? Kösteğini bağlasam gülüşlerim döner mi?
Akın akın bir dert ki her zerremi kuşattı Yaz ayında gönlüme kara kışlar yaşattı Yıkıp döküp bendimi sere serpe uzattı Gençliğimi har vurup harmanlara asarım, Dillerime gem vurup yıllar yılı susarım.
Bir sancı var içimde fay hattından beslenen Artçılar çoğaldıkça nefesimde puslanan Hayalleri devirip umutları savuran Yüreğimi ateşle, lavlarıyla kavuran Bir feryat ki içimden, can evimden seslenir İçin için kemirir, hislendikçe hislenir İşte yine bir güne depremlerle uyandım Kütleler düştü can’a kızıllara boyandım Gayb’a giden bu yolda acılar mı olmalı? Ömürlük sevda düşüm yaşlarla mı dolmalı?
Her aşk böyle mi Heyhat! Her sevda dert mi saçar Beni benden alarak kuşlar gibi tez uçar Sarmalayıp ruhunu, başka yüzde gül açar Yüreğimi pay edip dere tepe eserim, Bu yoksul, sensiz teni; lime lime keserim.
Bir sancı var içimde yaylım ateş çoğalan Mevzilerden süzülüp tabur tabur dağılan Dört taraf kuşatılmış ne yöne dönsem kurşun Hüzün dağıdır gönlüm dertlerim arşın arşın Donanma dalga dalga her yanımdan vurmakta Bir tek aşkım ayakta tek başına durmakta Mermiler sağnak sağnak boşalırken üstüme Hakka boyun eğerek bürünürüm postuma Her aşk’ın cilvesi mi cayır cayır yakmalar Tutuşturup gönlümü günden güne yıkmalar
Biçare bedenime çaresizlik çökse de Onca keder gönlüme süngüleri çaksa da Düşlerim melâl olup umutları yıksa da Sulu sepken hayalin saçağına pusarım, Teni, serip ateşe; hayatıma küserim.
Aşkın Ummanı/Ahmet EROĞLU®
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
7+7 su götürmez.kafiye yerli yerinde. Fakat şiir ilk mısrada küstürüyor okuyanı şiire. Çünkü “dörtnala” dediğimiz zaman kelimenin geçmişinden gelen filleri desteklemesi gerekir. Dörtnala geçiyordu-geçer Dörtnala koşuyordu-koşar Dörtnala uçuyordu-uçar gibi. Bu fiileri geçişiyordu, koşuşuyordu diye kullanamıyoruz. UÇUŞUYORDU dediğimizde ise az da olsa o desteği görebiliyoruz.
Yani dörtnala koşuşturulmaz ifadesi dörtnala koşulur, koşar, geçilir, kaçılır vb. olmalıydı.
“dörtnala gelip uzak asya'dan akdenize bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.” Nazım Hikmet.
“Geçtik hepimiz dört nala, cennet kapısından; Gördük ebedî cedleri, bir anda yakından!” Faruk Nafiz.
“Sevincime gem vurup dizgininde susturan “
Burada ne anlatıldığı anlamak için çırpınmak gerek.
Gem vurmak: özellikle binek hayvanlarının ağzına gem takmak. 2. disiplin altına almak, taşkınlık yapmasını önlemek. (http://www.turkcebilgi.com/sozluk/gem_vurmak)
dizginlemek: -i Ata dizgin takmak veya atı yürütmek için dizginini oynatmak ( 2. Birinin aşırı davranışlarını önlemek TDK)
“Sol tarafta nal sesi bedenim çorak toprak Koştukça yalpalıyor ömür dediğin yaprak”
burada felsefi-düşünsel derinliği olan mana yakalanmış. Yine de “Sol tarafta” derken kalın-kaba olmuş. “Kalbimde bir nal sesi bedenim çorak toprak” daha güzel değil mi?
“Şahlanıyor hışımla dert denen zıpkın kısrak Her kamçıda düşüyor gözyaşı yumak yumak”
zıpkın kısrak: ifade yine kısrağı tanımlamıyor. Zıpkınlıkla kısraklığın yakınlığı yok. Başka bir sıfat tercih edilebilirdi.
dizgenlerin tozu: zor mana. Köstek bağlamak: tdk’da çıkmadı. Nette balıkçılıkla ilgili bir şeyler çıkıyor. At ile ilgili bir şey bulamadım. ZOR MANA
BU şiirdeki duygular okuyanı alıp sürüklemiyor. İfadeler çok dolambaçlı. Serbest şiirlerde karşılaştığım ve “imge” deyip akla kırk takla aktırmak isteyen kalemleri okuyor gibi hissettim kendimi.
Nefs sorgusu olan bir şiir fakat neyi nasıl sorguladığı epey meçhul.
Kafiyesine durağına getirebilecek bir eleştiri art niyetli olunursa belki bulunur. Kafiyesi durağı güzel olsa da mana zor.
Oysa şiir en karışığı en sade biçimde anlatan bir edebiyat dalı. Günümüzde serbest şiir yazanların çoğunda (hele yeni nesil-veya yeni bir şeyler getirmek adına imgeyi imgelikten çıkaranlar) gördüğüm karışık olanı daha da karıştıran bir şey olmamalı şiir.
En kalbi saygılarımla. Sürçü lisanımız olduysa affalo. *bu arada ben de senden eleştiri beklerim hocam;)
hocam söylediklerim kişisel haklısın. seçtiğiniz sözcüklerin tarihi ve kültürel değeri derin. fakat bu kültürel derinlikleri aşka, nefs sorgusuna dair kullanmak epey zor. siz zor bir yola çıkmışsınız. ben de elimden geldiğimce itekliyorum ardınızdan dostca. hak verirsiniz ki dağ yalçın, yokuş dik, hava yağışlı... siz yukarıdan tutup çekmezseniz birlikte yuvarlanırız;) güne uzanan hudutlara doğru kanatlanmak gerek... veya çıktığımız yükseklik yeter deyip koyvermek mi gerek kendimizi rüzgara...
hece hakkında yine kişisel bir görüş bilmem katılır mısın: durak, kafiye, hece sayısı % 50 sidir hecenin.
diğer yüzde %50 sini nasıl neyle doldururuz bunu çözmeliyiz bence. deyimler mi, özlü söyleyişler mi, ses olayları hareketleri mi, içtenlik...vb? bu saatten sonra derdimiz o % 50. belki koyvermeliyiz rüzgara nereye götürürse..
Bu güzel yorum ve değerlendirmeler için teşekkür ederim.
Ben bu şiirde sancıyı ata benzettim ve sancının dörtnala koşuşturduğunu ifade etmeye çalıştım.
Sevincime gem vurup derken; gem ata vurulur ve durması sağlanır. Ben de gem vurup sevincimi susturduğumu ifade ettim. Sol taraf, aşk acısından ve sancısından küt küt attığı için nal sesine benzettim.
Diğer ksıımlarda da sancıyı yine "deprem" ve " kurşuna " benzetmeye çalıştım.
Kısacası her yiğidin bir yoğurt yiğişi vardır Ekrem bey.
Ben o şiirde anlatmak istediklerimi o şekilde ifade etmeye çalışmışım. Bazı şiirler vardır tek kelimesini değiştirsen sihiri bozulur. Bu şiirde benim için öyle.
Bu şiir yüzünden hastanelik olan birisi için şiirin anlamı bir kat daha artar taktir edersiniz ki...
Ama bana hece ve kafiye eksiği ya da fazlası var derseniz şimdi hemen değiştireyim ama sizin söyledikleriniz tamamen kişisel görüşlerinizdir ve taktirle karşılamaktan başka yapabileceğim bir şey kalmıyor. Çünkü şiirde anlatılmak istenen duyguyu yazandan başka kimse anlayamaz...
hocam söylediklerim kişisel haklısın. seçtiğiniz sözcüklerin tarihi ve kültürel değeri derin. fakat bu kültürel derinlikleri aşka, nefs sorgusuna dair kullanmak epey zor. siz zor bir yola çıkmışsınız. ben de elimden geldiğimce itekliyorum ardınızdan dostca. hak verirsiniz ki dağ yalçın, yokuş dik, hava yağışlı... siz yukarıdan tutup çekmezseniz birlikte yuvarlanırız;) güne uzanan hudutlara doğru kanatlanmak gerek... veya çıktığımız yükseklik yeter deyip koyvermek mi gerek kendimizi rüzgara...
hece hakkında yine kişisel bir görüş bilmem katılır mısın: durak, kafiye, hece sayısı % 50 sidir hecenin.
diğer yüzde %50 sini nasıl neyle doldururuz bunu çözmeliyiz bence. deyimler mi, özlü söyleyişler mi, ses olayları hareketleri mi, içtenlik...vb? bu saatten sonra derdimiz o % 50. belki koyvermeliyiz rüzgara nereye götürürse..
Bu güzel yorum ve değerlendirmeler için teşekkür ederim.
Ben bu şiirde sancıyı ata benzettim ve sancının dörtnala koşuşturduğunu ifade etmeye çalıştım.
Sevincime gem vurup derken; gem ata vurulur ve durması sağlanır. Ben de gem vurup sevincimi susturduğumu ifade ettim. Sol taraf, aşk acısından ve sancısından küt küt attığı için nal sesine benzettim.
Diğer ksıımlarda da sancıyı yine "deprem" ve " kurşuna " benzetmeye çalıştım.
Kısacası her yiğidin bir yoğurt yiğişi vardır Ekrem bey.
Ben o şiirde anlatmak istediklerimi o şekilde ifade etmeye çalışmışım. Bazı şiirler vardır tek kelimesini değiştirsen sihiri bozulur. Bu şiirde benim için öyle.
Bu şiir yüzünden hastanelik olan birisi için şiirin anlamı bir kat daha artar taktir edersiniz ki...
Ama bana hece ve kafiye eksiği ya da fazlası var derseniz şimdi hemen değiştireyim ama sizin söyledikleriniz tamamen kişisel görüşlerinizdir ve taktirle karşılamaktan başka yapabileceğim bir şey kalmıyor. Çünkü şiirde anlatılmak istenen duyguyu yazandan başka kimse anlayamaz...
kalemini uzun zamandır takip etiğim usta bir kalem Ahmet Eroğlu ve bu başarılı eseri bizlerle payalaştığı için teşekkürlerimi sunarım..yorumsa Zorla hocamın ustalığı..selam ve dua ile..
ne demeli bilmem,aklımın almayacağı derecedeki engin şiirlerden birisini daha buldum...yorum yapmak ne haddime,öyle keskin ki cümleler,öyle yüklü ki anlamca değil anlamlarca...öyle bi yerden vurup öyle bir yerden çıkmışki az daha konuşsam yerin dibine beni sokacak...en iyisi susayım vala...ben büyük şiirlere sadece hayran hayran bakarım ...helali hoş olsun gözüm... maşaallah diyeyim gözümün değdiğini söylerler... kutlu-yorum
Değerli kalemi kutlarım öncelikle. Şiir mükemmel, sayfanızda olmak,okumak zevk. Tam bir sanat eseri... Mustafa Bey'de çok güzel yorumlamış, dinlemeside çok zevkli oldu. Emek verenleri kutlarım, emekli bir çalışma,takdirlerimle, selam ve saygılar..
Akın akın bir dert ki her zerremi kuşattı Yaz ayında gönlüme kara kışlar yaşattı Yıkıp döküp bendimi sere serpe uzattı Gençliğimi har vurup harmanlara asarım, Dillerime gem vurup yıllar yılı susarım.
Her zaman ki gibi gerek tekniksel gerekse anlamsal açıdan edebi kalitenin zirvesinde bir eser okudum mahir kaleminizden.
Esere ilk baktığımda tekniksel açıdan farklılık hemen göze çarpıyor.
aabb kafiye örgüsü şeklinde dizayn edilen 10 dizelik bölümleri çapraz kafiye örgüsüyle 5"er dizelik ayrı bölümlerin takip ettiği 7+7 14"lü hece vezniyle yazılmış emeğin, bilgiyle,duyguyla, akılla harman olduğu kusursuz güzellikte bir eser.
Çarpıcı anlatımı ve tekniği kadar bakir ve zengin kafiye kullanımları da bu güzelliğe eklenince şairin kaleminin gücünün ve şiire verdiği değerle birlikte saygının anlaşılması hiç zor olmuyor.
Anlamsal açıdan baktığımda esere , Hüznün deminde seyreyleyen halet-i ruhiyenin en çarpıcı ifadelenişiyle dizelerde yerini aldığını görüyoruz.ilk iki dizeyi okuduğumda eser vurgun gibi çarptı.Akabinde ki dizelerde bunları hiç aratmadı.
Mustafa Zorlu Beyefendiyide candan kutluyorm.Her zaman ki gibi mükemmel yorumuyla yürek sesinize ortak olmuş. Beğeniyle okudum, dinledim.Sağolun, varolun.
Her yönüyle mükemmele imzasını atan güçlü kaleminizi kalben kutluyorum.
Ve böylesi bir güzelliği paylaşarak şiir okumuş olmanın doyumsuz hazzını yaşattığınız için teşekkürler ediyorum.
Gönül sesiniz daim olsun.Saygılarımla.
*YAKAMOZ* tarafından 8/30/2009 11:54:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
tanımaktan onur duyduğum değerli dost.kaleminizi seviyorum.iyiki varsınız.şiirinize yazmak benim gibi acemiye görev değil.ancak akıcı,ifade zengini ve mükemmel bir hece örneği olarak zevkle yorumladıüğım şiir di.emeğinize sağlık.
Ben de sizin gibi bir ağabeyimi tanıdığım için çok mutluyum. Acemi diye ifade etmeyin lütfen kendinize. Bu kadar mütevazi olmanıza gerek yok ağabey. Sizi herkes biliyor :))
Ben sizi ilk bu şiiri seslendirdiğiniz zaman tanımıştım. Defalarca da dinlemekten bıkmadığım bir yorum. Üstad'ın sesine o kadar yatkın bir sesiniz var ki dinleyeni adeta mest ediyor.
Ben de sizin gibi bir ağabeyimi tanıdığım için çok mutluyum. Acemi diye ifade etmeyin lütfen kendinize. Bu kadar mütevazi olmanıza gerek yok ağabey. Sizi herkes biliyor :))
Ben sizi ilk bu şiiri seslendirdiğiniz zaman tanımıştım. Defalarca da dinlemekten bıkmadığım bir yorum. Üstad'ın sesine o kadar yatkın bir sesiniz var ki dinleyeni adeta mest ediyor.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.