Ben seni severken tanımıyordum aşkıAşk bahardır dediler, Seni dal ucunda çiçek, Çiçeklere kelebek yaptım sevdim. Ne yazık ki kokuların hüznünü, Mevsimlerin güzünü gördüm. Aşk bazen kara kıştır dediler, Saftım. Seni kardelen yaptım kar sinesinde Öyle sevdim. Sen açarken ak gerdanınla, Ben soğuklarda üşümeyi, Aşk yangınlarında titremeyi gördüm. Aşk yaşamdır dediler. Kalbimin sinesine seni takvim yaptım, Gün yaptım ay yaptım. Seni mutlu yıllarım gibi sevdim. Ama gel gör ki, Hep sararan takvim yaprakları Hep acıya çalan yılları gördüm. Aşk nihayetinde ölümdür dediler. Seni soğuk bir mezarda toprak yaptım, Ölürcesine sevdim. Bir damla yağmurlara doymamayı, Döşünde bir sevda tohumuyla kurumayı gördüm. Aşk böylesine kahpeydi madem. Tut ki, Tut ki bende seni sevdim aşkı bilmeden. |
"Mavinin düşünülüp, kırmızının konuşulduğu bir hayaletler şehrinde, ben umut dolu günlerime uzun bir yolculuk yaparken , sen umutsuz renksiz ve bedensiz bir yağmur damlası gibi düşünmeye devam ederdin. Anlaşılmamak ne garip tat da imiş meğer. Uzun hayaller, dar duygular, kısa bakışlar, siluetsiz yalanlar ve sen. Ey adına yandığım kahrolası yabancı...
Kayan her yıldıza haykır ismimi, yandım biliyorsun. yol uzun biliyorsun, özleyeceğim seni onu da biliyorsun. ama sen unutmuşsun sevdamın sesini, ne kadar da boşmuş meğer tüm boşluklar, aşk yalan söyletmez be yağmur yürekli, rotasız bir gemiyi saldın uçsuz bucaksız denizlere, sevincini bırak bir kenara, azıksız bir sevdan olsun kendi yüreğinle baş başa kalacağın. Ve bil ki ben hep beklediğim o yerde olacağım. Sen ise gelmeyeceksin biliyorum, ama ben yine orda olacağım... Ey duygularını yitiren kalpsiz...
Haykıracak gücümü renkli yalanlarınla mahşere sakladım, bir gitar sesi, bir araba sireni ve bir de sigara dumanı olsun Azrail' in, aşk dilenmiyorum senden artık. Sensizliği ve sevgini bir türkünün en dramatik, en gamlı ezgisine bağladım. Gülüşünü bir arap atının siyah yelesine, yalnızlığımı yavru bir akbabanın kan kokan kanadına, kendimi ise bir çocuğun gülüşüne bağladım ve seni anlatabilmenin özünü de duaların ürpertisine gizledim. Usulca. Seni artık sensiz severken yağmurun dindiği günü bekleyeceğim. Ey ruhunu yitiren gömü...
Değişen ne mi kaldı? sensizliğin bekaretinde iken ben, her gece yarılarında üzüntümün özünü satılığa çıkardım, çürük bir tahtaya davranır gibi, bakakalırdım gökyüzüne saatlerce, her yıldıza seni adardım ve sonra annemin duası gelirdi aklıma dönerdim kıbleye ve usulca çiselerdim yanaklarımı...
sevmek ölmektir , ölmek yok olmak, yok olmak ta aşk der ve ağlardım... Ey rüyalarına sığındığım kalpsiz... "