Aksu köyü öyküsü (İspir)Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Aksu Köyü, Erzurum İlinin İspir İlçesine bağlı bir köydür. Bu köyün bulunduğu vadide 9 adet köy bulunmaktadır ve Doğu Karadeniz Dağlarının tepesinde bu Köylerin sınırları içinde bulunan Dünyaca meşhur ve bir doğa harikası olan Yedi göller bulunmaktadır. Şimdilerde oralar, Hidro elektirik üretilmek üzere baraj suları altında kalma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Aksu köyü vadisinde yaşanan Çevre katliamına karşı Oraları 35 yıl öndesinden gayet iyi tanıyan bir Yozgatlı olarak ben de aşağıdaki şiirimle protesto hareketine katılıyorum… Konuyu daha iyi anlamak ve şiirin anlam bütünlüğünü sağlayabilmek için tamamını okumanızda fayda var diyorum… Değerli Aksu Köylülerinin bu haklı ve saygın mücadelesinde başarılar elde etmelerini Allahtan temenni ediyorum… Ayrıca Çoruh vadisinin Çevre açısından Kamu yararının daha üstlerde olduğunu düşünüyorum, çünkü, Çoruh üzerinde 10 adet baraj ve hidroelektrik santrali planlanmış iken yan kollarındaki dere ve çaylarla beraber bu miktar 37 adettir. Bu kadar miktar içerisinde, Dördüncü basamakta planlanmış olan Aksu yedi göller hidroelektrik santralinin de projeden çıkarılmasıyla hiçbir eksiklik olmayacaktır, Bilakis, Orada Vahşi hayat ve doğa koruma altına alınmış bulunduğundan getirisi daha çok olacak ve kamu yararı bakımından da daha fayda sağlayacaktır.. Saygılarımla Erdal Yılmaz..
Bir torun
Bir dede El ele Güneşin doğduğu tepelerde Torun Heyecanla soruyor Hani bizim köyümüz Hani nerde Göster göster artık sende… Dede Gözleri buğulu, hüzünlü Şöyle bir iç çekiyor Uzun yılar ötesinde kalan Anılarına gidiyor Yüreğinde buruk bir acı Sol böğründe bir sancı Boğazında düğüm düğüm hıçkırık Gözleri ağlamaklı Öylece kalıyor Sonra Demir canavarlarca Karnı deşilmiş Yüzü Çizgi çizgi bozulmuş Çocukluğundaki Köyünün yamaçlarını hatırlıyor O an O günleri yaşıyor. Dedenin çehresinde Köyünün yamaçları gibi Sıra sıra Derin çizgileri Daha da derinleşiyor Parmağı ile Karşı tepeleri göterip Eyy torunum diyor Biliyormusun Köyümüz işte oradaydı Suların yuttuğu yerde Orada Benek benek Pullu alabalıklar vardı Tüyleri Nokta nokta dokulu vaşaklar yaşardı Suyu buz gibi soğuk Akan dereleri Arada sırada taşardı. Ahşap cumbalı Çinko çatılı evlerinde Bazen Yangınlar çıkardı Hurra Köylü hep orada Yangını söndürmek için Kovalarla Acelece Sular taşınırdı. Senin yaşındaki çocuklar Korkudan Oraya buraya kaçışırdı… Kışları Bir gürültüyle Tepelerden çığ yürür Evleri önünde taşırdı Olsun Biz yine de mutluyduk Bu mutluluğumuzu gören Herkes şaşardı… Sabahları Tepelerde Çengel boynuzlu dağ keçisinin Haşmetli duruşlarıyla Acı acı çıkardığı Çoruhun derin vadisinde yankılanan Sesleriyle uyanırdık… Boz ayıların Arı kovanlarımızı Çalıp ormana kaçarken Yamaçlardan nasıl yuvarlandığını görür Kahkahalarımızı tutamazdık… Çaşur toplamaya giderken Gaak gaak gubalak Ötüşleri arasında Pıır diye uçuşan Kınalı kekliklerin çıkardığı Akustik sesleriyle Yaban hayatını yaşar Vahşi hayatla çoşardık… Bazen Aksu çayı kenarında oturur Su samurlarının Telaşlı halleriyle Yuvalarını örüşlerine bakardık… Derken Çalılar arasından Homurtularını duyduğumuz Domuzların korkusundan Arkaya bakmadan kaçardık… Çeşit çeşit Çiçekler cümbüşünde uçuşan Çeşit çeşit kelebeklerin Kanatlarına vuran Güneş ışıklarının Yansımaları kamaştırırdı gözlerimizi… Dut ağaçlarından Yapraklar koparır İpek böceklerine götürürdük Çıtır çıtır yesinler İpekten dokudukları Kar beyazı iplikleri Metrelerce örsünler diye… İspirden Yusufeline doğru Bir hışımla akardı Adım başı asma köprülü Hırçın Çoruhu… Aksu köyünün Tüm meyve Sebzeleri bulunurdu çevresinde Bahçelerde Gizlice buluşurdu sevdalılar Masumca eleri ellerinde. Yeminler ederlerdi Birbirleriyle evleneceklerine Kalpleri Duracak gibi hızla çarpardı Birileri görecek diye… Arada sırada Çoruhun azgın akan suyunda Raftingciler geçerdi Sağa sola savrulan botları Kürekleriyle… Eyy torunum Bir gün Demirden Azrailler çıkageldi ansızın Çoruhun özgürlüğüne Kademe kademe prangalar vurdu Acıması yoktu vicdansızın… Em taa şurada Gelin kayası vardı Üzgün mü üzgün Sesi de çıkmazdı Çünkü Sevmediği birine verilmiş O da yolda giderken Allaha yalvarmış Beni taş eyle yarab demişti Anında Taş kesilmişti Onu da çoktan kaybettik Başımız sağ olsun O da sulara gömüldü Aşkına kavuşmak üzere Kendi sessizliğinde Sessizce öldü… Ya Köyümüz, tarihimiz, yaban hayatımız Tarlamız, ormanımız, bahçemiz, ağacımız Kültürümüz, çiçeklerimiz, kelebeklerimiz Yavuklumuzla gizlice buluştuğumuz Yerler Onlar nerede Ne oldu Tarihin derinliği gibi Derin sularda boğuldu… Göç ettik göç Oraya buraya Bizim yerimiz yurdumuz Kalmamıştı artık buralarda Veda etti herkes Nazlı gelin Aksuya… Eyy torunum Aksu köyü Anlatılmaz yaşanır. Bunları Başkaları bilmez Bu köyden çıktı Dünyanın en iyi fırıncıları. Ömür tazelerdi Yedi gölleri yaylaları Görüyorsun ya Güya Kamu yararı Kurmuşlar barajları Hidro elektirik santralleri Katletmişler buraları… Otuz yedi Baraj ve santral Yetmiyormuş gibi Aksu köyümü de koydular Sıradan dördüncüleri… Kime gittikse torumun Olmadı. Bakmadı yüzümüze Bakanları Başbakanları Cumhurbaşkanları. Durduramadık bu katliamları… Daha ne diyebilirdi ki dede Üzgündü Gözlerinde yaş Torununun elinden tuttu Torunu görememişti köyünü Onunda gözleri buğulu Arkalarına bir daha dönüp bakmadan Dede torun Anıları geride bırakıp Yürüdü yürüdü… Tarihin derinliklerine terk ettiler Benekli Alabalığı, vahşi Kediyi Ne güzel de anlattın Erdal Sözde koruma altına alınmış Bu kanyonu Bu vadiyi Erdal YILMAZ -15.08.2009- Kayseri |