Ne hoş olurdu, Tanrı’ım,
ne olurdu,verseydin,
beni, esen fırtınana rüzgarlarına,
alıp götürseydi beni, kendi diyarıma,
bıraksaydı, çocukluk yıllarıma,
ışık hızıyla geçmiş zaman ötesinden,
rüzgarın yada fırtınan,
yaşasaydım, eski anılarımı yeniden,
bir cevizin koyu gölgesinde uyandıktan
sonra.

Baksaydım, mevva dolu ağaçlara,
iri dişli al,al yanaklı, sallanan narlara,
sarı,sarı tombul tüylü ayvalara,
beş kulaklı, muşmulalara,
baş parmak gibi,kara dutlara,
ne olurdu, Tanrı’ım,
ne olurdu.

Koklasaydım,bahçelerden ıtırların iğdelerin kokusunu,
konca veren, yediverin güllerini,
dinleseydim, seher vaktinde,
gülden öten, bülbüllerini
ne olurdu, tanrı’m,
şimdi, hasretim o yıllara,
hasretim bu yerden,
gözlerim dalgın, dalgın bakarken,
oturduğum deniz kıyısından karşı dağlara,
güneşin battığı, şu kızıl ufuklara.

Ne olurdu, Tanrı’ım,
içseydim, pekmezin ak köpüğünden,
yeşil bağ, yaprağından,
çiğneseydim üzümün tümünü,
taş şarhanasından,
yeseydim taş ocaktaki közde pişen darılarından,
ne olurdu tanrı’ım, ne olurdu,
bir kez daha yaşasaydım çocukluğumu,
çember çevirip, seksek oynasaydım,
toprak damın başında,
çoktan ölmüş, arkadaşlarlan.

Yarpuzlar toplasaydım,bizim pnardan,
salata yapsaydım,
haşlanmış sarı,sarı yumurtalardan,
yeseydim ne olurdu, Tanrı’ım ne olurdu,
o yarpuz töymakan, salatasından,
sarı darının,yarmasından,
anamın etli batırmasından, sulu çorbasından.

türkü söyleseydim, bir ağacın başında,
dallarında, teyinler ötüşürken,
üveyikler ibibikler, bahçelerde sevişirken,
gargaların dallarda gag,gag derken,
saksağanlarsa, tarlalar da sekerken,
ne olurdu Tanrı’ım, ne olurdu,
yaşasaydım o geçmişi,zaman bitmeden.

Ne olurdu Tanrı’ım, ne olurdu,
kızak kaysaydım, bizim yokuş başından,
geceden karlar yağmış,
saçaklardan kılıç gibi keskin buzlar sarkarkan,
ne olurdu tanrı’ım, ne olurdu,
çocukluğuma, doyamadım,
ister rüzgarına, ister yeline ver de,
gideyim, çocukluğuma ben,
azrail canım almadan.

A.Yüksel Şanlıer
18 Temmuz 2009-07-24
Antalya.