Şafak Mektupları
’En karanlık zaman,şafağa en yakın zamandır’
Gecenin kör karanlığı zifiri Uyuyan evler gördüm Uyuyan devler Ördükçe karanlığı nakış nakış Düğümlendi düşler sicim,sicim Bir aydınlık aradım Bir sığ yol Sol elimin baş parmağında başladı patika İşaret parmağımda karambol Doğduğum evden çok uzak Belkide öleceğim evin sokağında Hayal meyal gördüğüm Ceviz kokan boş bir sanduka Sandaletlerini çıkardı gölgem Bir yalanı yaşamak kadar doğru Bir doğruyu öldürmek kadar yalan Zincirini çözüp süzüldü ruh Hayat çok kırılgan bir şeydi Amonyak kokusu kadar baygın Bir daha geri gelmeyecek kadar kutsal Korumamız için verilen bir hazineydi belkide Belkide ölene dek unutamayacağımız bir masal Gergindi aslında her gece Karanlıklar gergin Şehrin üstünde, köylü yıldızlar Boşluğa çıkarken,yüksüz asansör Boşluğa bakardı kimi gözler Vurulurken gece,şafak vakti alnından Rüzgar zamanı habersiz savururdu Yeni bir ruhun doğuşu olmalıydı bu güneş Hangi günahı temizlerdi,yağmurlar? Nehri tersine doğru iterken şeytan Musallat olurdu rüyalarıma ateş Bir melek bürünürken elbisesine bir ayetin Ben şafağa mektuplar yazardım Zannederdim karanlıkları bazen dost Bazen güneşi geceden kıskanırdım İsimsiz şiirler gibi mistik kokardı Kokardı her gece aslında hüzün kokardı Sokardı fikrimi tanımadığım bir arı Habersiz yakalanırdım karıncanın düğününe Ölümüne şahit olurdum akrebin Şu karşı sokakta,avluya bakardı evim Oysa sokağın sonu hep ölüme çıkardı |
Güzel şiirlerde buluşmak umuduyla,
Sağlıcakla kalın.