SÜRGÜN SU DAMLASI
Ne varsa bırakıp da gidemeyeceğin… Her birini bırakacaksın…
Yürüyeceksin… Rûzgar esmiş her yer toz duman ya da yağıyormuş yağmur, Düşünmeyeceksin bunları… Sen daha güzel olursun rüzgarda dağılan saçlarınla… Biliyorsun… Bırak ıslansın tüm bedenin, unuttuğun gözyaşlarına say, Güneşi gördüğünde ki sevincini düşün… Çocuklar olacak mutluluğun… Saçlarını sıvazladığın, Ellerinde bir dilim ekmek… Terlikleri, etekleri, pantolonları eskimiş çocuklar… Kocaman kocaman gözleriyle bakacaklar sana… Tebessümle… İnan bana sende güleceksin… Ve yine çok güzel olacaksın… Sadece denizlere ‘’ peki, tamam’’ de Onlar da bilmesinler… Demesinler… ‘’ Bizden daha derin bu su damlası’’ Gücenmesinler… Kırılmasınlar… Sen iyi bilirsin kırgınlığı… Söyleyeceğin ne varsa söyle… Gitmeden… Kalmasın aklında… ‘’ Sevdim ‘’ de ‘’ kırıldım ‘’ de… ‘’Ben buraları artık sevmiyorum’’ de… ‘’Lütfen gitme demeni bekliyorum’’ de… Sürgün olmak zordur… Ayaklarınla değil yüreğinle sürüleceksin… Düşünmeden… Ve içinde ‘’artık gidiyorum’’ demenin pişmanlığı olmadan… Git Su Damlası, Her yerde izin olsun… Tane tane… Bembeyaz… Ama derin… Çok derin olsun; Gözlerin gibi… İsmini oluşturan harflerin… Ve söylenirken ‘’ AŞK ‘’ damağında bıraktığı ıslaklığının buğusu gibi olsun… |