DÜŞÜN Kİ...Düşün ki; Kralın saksında bir çiçeksin, Düşün ki; Umudu kırılan yoksullar çaresiz, Düşün ki; Bir dar ağacındasın, Ve yürümüşsün karanlığa, Kumral buğday başaklar dibine bırakmış tanesini... Düşün ki; Aykırı yollara vurmuşsun kendini, Yumuşak koltukları devirmişsin, Açlık ordusu değil; Börtü-böcek beslenmiş... Düşün ki; Ellerin toprağa değmiş, Asıl özgürlük; Tecavüze uğramadan; bir sigara içebilmek olmuş, Seni bir fahişe doğuracak belki de az sonra Ve hücrelerine kadar aşk işlemiş... Düşün ki; Metropol bir şehirde; Proloter terini siliyorsun, Günah içini kanatıyor, Ellerin kelepçelere hiç alışmamış, Firar eden kalbinde kurşunlar cirit atıyor, İhtilal var belki de bu akşam, Başaramasan da... Düşün ki; Geceleri sen boşaldın denize yağmur yağmur, Sevgili güneş gibi gamsızsın, Çırılçıplaksın bir hücrede, Umutların, yıkanması gereken kirlilik, Ama gözyaşların insan... Düşün ki; Zeytini ekmeğe katık etmişsin, Zulme karşı sesin kısılmış, Renginde ışıkları söndürmüş gece, Sevdaya bir adım uzaklıktasın, Her yanını korkular kesmiş, Yıkılan bir dünyayı yeniden inşa etmektesin, Göçebe sevgilere zorlanmışsın... Düşün ki; Adolf’un fırça darbeleriyle yaralanmışsın, Ama hala kükrüyorsun elindeki tırpanınla, orağınla, Havaya ıslıklar çalıyorsun, Bir isyana dönüşüyorsun, Üç öğün, tayın yerine sulamışlar tenini, Eşitlik, kardeşlik ve barış için... Düşün ki; Deşifre olmuş kimsesizliğin, Sevda göçüğü altında kimsesiz bir bakışsın, Suçsuzluğun suçlusuymuşsun, Gözlerinin karasına; Sevdanı yollamışsın... |