SENİ
Bu sarhoşluktan ayık, dünyayı o zaman gör.
Yalandan dinlemişse, ne yapsın, bilmez ki kör. Biz hakanı unuttuk, şimdi ünvanımız sör. Sarhoşla kör’e aynı bir refik kıldık seni. Kuşların yuvasında ara, belki bulursun. Evsize barksıza ev, fakire dal olursun. Kaderine dalmazsan, beyhude yorulursun. Fakir ile kuşların canı eyledik seni. Gönül aşka mağara, mecnun leylaya yanar. Serapı çöller sanır, böyle olana kanar. Ayrılık acısında, taş duvarlar da donar. Gönül serapında biz, başka söyledik seni. Tuvaline yansımış, siyah beyaz duygular. Fırçayı kim kullanır, kuralsızlık uygular. Bakmaz benim halime, nedensizi sorgular. Fırçalarla tuvale iki dost verdik seni. Vazgeç bu diyarlardan, baştan eksilmez hüzün. Ağaç kakan evine bak, görsün iki gözün. Alıcısın bulmazsan havada kalır sözün. Baştan ağaç kakana hikâye dedik seni. Her işin altında bir hinlik siyaseti var. Hayat çile olursa cehennem garibe dar. Gördüğün rüya için sonsuzluk diyoruz yar. Cehennem siyaseti bu, hep elerdik seni. Evliya çelebi bu yeri tekrar dolaşsa. Han hamam bulamayıp da, kafelerde buluşsa. Eski millet değişmiş ayrı bir dil konuşsa. Evliya çelebiye yoldaş ederdik seni.. 17.02.2008 Ahmet Çelik Ceyhan |
Bu sarhoşluktan ayık, dünyayı o zaman gör.
Yalandan dinlemişse, ne yapsın, bilmez ki kör.
Biz hakanı unuttuk, şimdi ünvanımız sör.
Sarhoşla kör’e aynı bir refik kıldık seni
hoş bir şiir olmuş tebrikler değerli gönül dostu
selamlarımla