SANA İNAT
Ben seni sevdiğimi dünyalara bildirdim de ne oldu?
Gülüp geçtin... Öyle basit bir aşk değildi bendeki Kesip biçtin... Sitem etme boşuna Bunu sen seçtin... Ben hala içinde ecel geçen türküleri dinliyorum biliyor musun soğuk odalarda... İstediğin gibi azaltmadım sigarayı. Sana inat işte! Biliyorum söz vermiştim ama sana inat işte! Sen de bana söz vermiştin, hatırlar mısın? ’Bırakmayacağım’ diye... Niye bıraktın ki böyle Hayatın en acımasız anında? Kızamıyorum işte ne kadar darılsam da, Kızamıyorum... Kızsam bile ne fayda? Tavşanın dağa küsmesi gibi bir şey olacak... Sen koca bir dağ, ben ürkek bir tavşan... O kadar uzaksın ki gözlerime, memleket kadar... Anam babam da gelmiyor işte aklıma... Türküler bile yok artık, bir yandan tek telli bir bağlama sesi kulağıma geliyor... Hangi türkü olduğunu hatırlamaya çalışmıyorum, düşünmüyorum işte sana inat... Hani diyorum git bağır, çağır. Yok işte... şu odanın penceresinden dışarı bakmaya gücüm yok işte. Parmaklıklar arasında kalmış bir çocuk misali Ellerimi yapıştırıp demirlere seyretmekle yetindim bir süre... Sonra seninle bu pencereden dışarıya bakıp kurduğumuz hayaller geldi aklıma, gözlerim doldu... Bir damlasını bile bırakmadım dışarı; Hepsini içine akıttım gözyaşlarımın.. Sana inat! . Yere batsın diyorum, yere batsın bunca sevda, bunca aşk... Vuslat olmadıkça hasretin ne önemi var? Yok işte, hayal de kurmuyorum... Sana inat! .. Vuslat da istemiyorum, alıştım artık sensizliğe... Sana inat! Kenidimi de kandıramıyorum biliyor musun, sevmiyorum diye, ’gittiyse gitti’ dedikçe içime bir damla daha damlıyor... Aklımdan savurup atamıyorum seni işte... Sana inat! Bir taş olsam dedim aşkın; aldı denize savurdu beni... Gözüm duvardaki takvimin yaprağına takıldı, ’takvim yaprağı olsam’ dedim, aşkının rüzgarı savurdu beni uzaklara... Saate bakayım dedim; seni sen geçiyordu; akrep olayım dedim, peşinden koşayım; Aşkının ateşi dört yanımı sarınca kendimi zehirledim... dedim ya; kendimi bile kandıramıyorum... Nerede bir çıkış kapısı bulsam aşkına açılıyor işte, ezip geçeyim diyorum aşkını, hasret var arada... yapamıyorum... sana inat! .. Ya bırak tamamen gözlerinin kuyusuna, ya da çıkar o kuyudan... Yeter ki havada bırakma! Hem karanlık, hem soğuk; korkuyorum işte, korkuyorum... Sana inat! .. Seviyorum seni yine...sana inat... Duygularımı saldım uzak diyarlara... Gülen gözlerinden uzağım, Ağlıyorum artık... Sana inat! .. |
aldı denize savurdu beni...
Gözüm duvardaki takvimin
yaprağına takıldı,
’takvim yaprağı olsam’ dedim,
aşkının rüzgarı savurdu beni uzaklara...
Saate bakayım dedim;
seni sen geçiyordu;
akrep olayım dedim, peşinden koşayım;
Aşkının ateşi dört yanımı sarınca
kendimi zehirledim...
dedim ya;
kendimi bile kandıramıyorum...
Nerede bir çıkış kapısı bulsam
aşkına açılıyor işte,
ezip geçeyim diyorum aşkını,
hasret var arada...
yapamıyorum...
sana inat! ..
YÜREĞİNİZE SAĞLIK SEVGİLİ KARDEŞİM. GÜZEL BİR ÇALIŞMA VE MÜKEMMEL BİR ŞİİR.
KUTLUYORUM SİZİ.