HİÇ BU KADAR BEKLEMEMİŞTİM
hiç bu kadar beklememiştim,
telefonun diğer ucundaki bu üç harfi; “alo” diyebilmeni... oysa o telefonun diğer ucunda yoktun biliyorum ve bildiğim bir şey daha vardı niçin beklediğimi bilmediğimi bu bayram da sensiz geçiyordu bir umut vardı içimde sensiz umutlanıyordu senin umrunda değildi umudun da yoktu hafifçe yağmur çiseliyordu daha düşmemişti saçlarıma kar taneleri düşen sendin aslında... tükenmiş bir hayatın pozitif yönlerini keşfeden yüreğimde küllenen mecnun aşklarımı yeniden dirilten yakan sendin aslında varlığımın unutulmaya yüz tutmuş çırpınışlarını müjdeleyen sendin aslında hiç bu kadar beklememiştim seni üzdüğümü anladığımda “affettim” diyebilmeni ve bir masum tebessümün peşisıra sürüklediği zoraki gülücükleri güldüren sendin aslında... ruhun bir alacakaranlığı süzüyordu her demi ateşler içerisinde umarsız özlemlerim yanıyordu, yandıkça bitiyordu ve yüzünün yarısı bana bakıyordu gözlerimdeki hüzün adeta okunuyordu oysa mutsuzluğu tarif etmek ne zordu sormuştun ya işte mutsuzluk buydu en çok yaz yağmurlarını seviyorum çünkü her damlasında hüznü yaşıyorum hüzün sendin aslında hiç bu kadar beklememiştim yanıbaşımda olduğunu bile bile bir kez olsun o güzel yüzünü bana çevirmeni bilememişim zamanın bu kadar değerli ve saniyelerin bu denli hantal olduğunu zaman sendin aslında savurmuş akşam akşam rüzgar saçlarımızı üfürmüş sıcak iklimlerini kalplerimize ve rüzgar dolamış saçlarımızı birbirine rüzgar sendin aslında hiç bu kadar beklememiştim seni beklediğim kadar otobüs duraklarında ayaz, dondurucu ve kimi kimsesiz sirkeci garında ne rüzgar vurabildi yüzüme, ne sessizlik, ne sensizlik vuran sendin aslında, sen... |