O GECE (SON BAŞBUĞ'A)
Boşuna değildi çöken karanlık
Mehtapta ağlayan Ay’dı o gece Bizim boynumuzu büken karanlık Semadan bir yıldız kaydı o gece Bir kara haberdi kapıyı çalan Koşup geliyordu haberi alan Gidenin ardından bizlere kalan Bir büyük acıdan paydı o gece Başımıza kaynar sular döküldü Sanki ciğerimiz tutup söküldü Boynumuz bir yetim gibi büküldü Bizi ne hallere koydu o gece O kara haberi duyan yıkıldı Sanki beynimize kurşun sıkıldı Öylece olduğu yere çakıldı Tüm herkes Bayındır’daydı o gece Böyle yaşamadı acıyı bilen Yoktu hiç gözünün yaşını silen O değil bizlerdik orada ölen Yürekler çarpmaktan caydı o gece Kendini yerlere atanlar oldu Kadere feleğe çatanlar oldu Üstünü başını yırtanlar oldu Hiç görülmemiş bir şeydi o gece Herkes ağlıyordu kimi kim kınar Ayakta ölmüştü seksenlik çınar Yaş değildi sanki dökülen pınar Toprak yağmurlara doydu o gece Feryatlar figanlar çöktü ülkeye Yeminler edildi büyük ülküye Sıcak yatağından kalkıp Türkiye Buz gibi haberi duydu o gece Yer tutacak ömür boyu zihinde Gözyaşı dökerek başları önde Yediden yetmişe o soğuk günde Mahşer yeri gibi neydi o gece Derinden tutuştu yandı can evim Acıdan oluşmuş sanki bir devim Beynime kazındı öyle o takvim 4 Nisan 97’ydi o gece Hakkından gelirken cümle kansızın Sen de gider miydin böyle ansızın Nasıl diner şimdi içimde sızın Yerine Hasan ölseydi o gece Hasan Hüseyin Yılmaz |
HER NEFIS OLUMU TADACAKTIR
NIHAT YURT KANADA BOL BOL SELAM SANADA