MİHRAP VE SİN...
Korkular yamaçlardan düştü peş peşe
Uçurum etekleri ziller çaldı fütursuz Bu defa hikâye başka Önce mihrap yıkıldı Ardından minareler. Ağladım İçli bir çocuk oldum, iç geçirdim içlerimde İpe dizili gökkuşağımı Çevirip çevirip savurdum Ufuk çizgisinde kaybolan maviliğe. Bu defa hikâye başka Önce fetvalar oturdu diz dize Sonra korkular saldı kendini gri ve kokusuz boşluğa Burası ‘sin’di Tüm renklerin toplaşıp fluya boyandığı Topraklı, nemli ve derin bir sin… Uyandım Faydası yokmuş sahiden korkuların ecele Mihrap yoksun artık bin yıllık yönünden Solunmuş nefesler yoruyor bu havayı İnandığımı sandığım herşey tersyüz Tüm korkuların içinde kısılıp kaldığı Sin’deyim… Çıkar yolum yok Sen’deyim… deniz |