İki Yaramaz Çocuktuk
Biz o limana hiç yanaşmadık,
ama batan geminin içindeki iki yaramaz çocuktuk. Kimisi bacaksız, kimisi velet derdi, kimi de severdi… çocuktuk işte, önümüze gelene bir tekme oynardık, kiminde tren falan, hani mahallede bir arzu vardı, yürüdümmü aruzu kaldırırdı yüreğinde, ne vurulmuştun ona, ufaktan kıs kıs güldüm diye bana da uyuz olmuştun. Geç kalmadı ,ben de tutulmuştum, okulun top modeline, bir iki inceldikçe ne dalga geçmiştin, sanat uğrunaydı be oğlum! Ha...! Ama ben, senin ifadenle, kimsenin ayaklarının paspası olmamıştım, rol icabı da olsa… Ne hızlı geçti o yıllar ve ne hırslı geçti kocaman sevdalar be arkadaş, çocuktuk be oğlum, küçüktük be kardeşim. Zaman aşıma uğradı; sırtlan suratlılarla tanıştık, belimize yük, elimize silah verildi! Delikanlılığımıza çamur sürdürmedik, solucanlar, sayemizde dağılmıştı, yine de azmedildik, ezildik… yine de dik durduk. Biz o limana hiç yanaşmadık, ama batan geminin içindeki iki yaramaz çocuktuk. Limanda yıkım olmuş, insanlık altında kalmış, maceraya bak; suç üzerimize atılmış. Biz o limana hiç yanaşmadık… Batan geminin içinde çırpınıyorduk, ben kaptandım sen tayfa, başka da kimse yoktu zaten, anlatamadık. Sevgililerimiz bile gemiyi çoktan terk etmişlerdi, inceden satılmıştık… Cellat imzalar tabut üzerine bir bir adımızı yazıyordu. İki sağlam kurttuk, uyuz çakallar tarafından aranıyorduk… ………………….. Neyse bu hikayenin sonu gelmez, hiç oralı olmayın… sadece çocuktuk… Yine de; işin aslı kardeşim; biz bu yeryüzünde hiç suçsuz çıkmayacaktık. Biz o limana hiç yanaşmadık, ama batan geminin içindeki iki yaramaz çocuktuk..! |