Nuranlı
Dilimde bir Nuran türküsü tutturmuş gidiyorum
Nuran’lı içkiler içip kendimden geçiyorum ya Nuran, ya da Nuran ille de Nuran diyorum anlıyorsun değil mi, anlatabiliyor muyum bildiğim lisan budur Nuranca konuşuyorum Ona benzer bu taş bu toprak bu kaldırım taşları, bu şehrin ışıkları ona benziyor sıcak bir yorgan gibi, sarıyor hasreti kucak kucak onun yeşil gözleridir gökyüzünü aydınlatan kahverengi tonundaki saçlarıdır baharı kıskandıran anlıyorsun değil mi, anlatabiliyor muyum tabiat Nuransız olamaz, dünya Nuransız dönemez Her yer o’nun afişleriyle donatılmalı vitrinlerde boy boy o’nun resimleri asılmalı kahraman bir komutan gibi heykeli dikilmeli en yüksek tepeye şarkılar, şiirler, masallar, romanlar hep o’nu anlatmalı aşıkların, sevdalıların ibadeti o olmalı anlıyorsun değil mi, anlatabiliyor muyum Nuransız geçen saatler, dakikalar durdurulmalı Bölmeli uykularını ve yüreğini kızgın demirle dağlamalı işitilmemeli feryadın, deli eden çaresizliğin çığlıklarına karışmalı yerden yere vurulmalisın, ölümün soğukluğunu hissedebilmelisin büyümeli içinde git gide... aşk dediğin yüreğinde tanrılaşmalı anlıyorsun değil mi, anlatabiliyor muyum benim doğum yerim, memleketim, yurdum Nuranlı. Ali Uzgur |