Yine...
yine bir sonbahar günü
intihar süsü verilmiş bir iç hesaplaşmanın, bilinmeyen bir şekilde örtüldüğü sır götürmez bir gerçektir. ufukta batarken bir güneş, doğan bir karanlığın beyaz dişleri sırıtır. ve sahil ve çakıl ve kum ve deniz sorgusuz,sualsiz isyankar bir vuslatı andırır -ki tanığıdır rüzgar... yine bir sonbahar günü... -ki hicret sevda kadar yakın ki hicret zaman dumanı gün görmüş trendir çöllerde yaman...- ...bırakın. yine bir sonbahar günü düşlerine kar yağan bir çocuğun " Kayın Ormanı "nda yürümesidir tek mısra söylemeden önüne katarak ölümü... odasında bir şairin delilik anları... tutar ve çıkıp masasının üzerine "bu sonbahar dört mevsim ki canlar malumunuz ben de deliyim.." diye bitirir soykırımı... ölü harfler,ölü kelimeler,ölü sözler... bir şairin kanlı elleri. güneş doğduğuna lanet ederken çağlara dayılanan koca şehir, ürkmektedir... yine bir sonbahar günü... romanlar,sinemalar ve parklar Üç Harf in boyunduruğu altında kısır döngü içinde yaşarken, mitoloji dağların arkasında sakladığı paketi insanlardan gizler Pandora’nın kutusuna inat: güzellikler...erdem,sevda ve şefkat ve niceleri ve hakikat ne varsa yaşama dair... rivayettir... ağaçların ve cesaretin yaprak döktüğü. teselli veren rüzgarlar aldatmacadan ibarettir. böyle söylüyormuş rüzgarlar sonbahar adı anılınca dudaklarda yine bir sonbahar günü bilinmeyenler örtülüdür iç hesaplaşmalar... yine içimize gömülür. vuruşmalar... vuslat ve hicret ve soykırım. ve dehşet ve kar altında düşler... ...bırakın. bu sonbahar gününü ben yaşayacağım... |
-ki hicret sevda kadar yakın
ki hicret zaman
dumanı gün görmüş trendir
çöllerde yaman...-
ve şu "Üç harf" imgesi çok hoşuma gitti. Tebrik ederim :)