"gülümsemek,
parçalı bulutlu bir gökyüzü ,
bazen zamansız arananlar listesinde...
kaldırım köşelerinde saklı,
saklı,
tanımadık bir dostu beklemek
bilinmedik bir sevincin yolculuğunu yapmak
bilinmedik bir yerde sarmaşlaşmak
ve bilinmedik sanılanları fısıldaşmak
çay yerine şarabı yudumlamak
ve beklemeden gidenleri düşlemek vakti kalanlarla
bir deniz yıldızının yürüyüşündeki sabırla ....
gülümsemekse;
ölüme bir gidenler gibi
ağlamaksa ;
ölümü yenenlerin sevinç yaşlarıyla .
anlayacağım,anlayacağımız
gelmişsin, ama bu sefere dolu gelmişsin;
hasretinle,sevdanla
umutla,umutlarınla
bırakmam bir yere,
kapı pencer açık buyur
hoş geldin
hoşça geldin
biraz geç oldu ama
dedimya benliğinle gelmişsin .
ister yaşam getir bir ana-avrat gibi
ister ölüm getir bana,şafak karanlığında bir cellat misali
sen gülümsemenle gelmişsin ya
neyin hükmü olur! hadi söyle ,
olmayan tanrıyı yenmişken çocuk yaşımda
bir anka değildim,küllerimden yaratamayacağımı
biliyordum kendimi
senin savruk parçalarını topluyormuş bahanesiyle topluyordum kendimi
kötülerimi sen yapıyordum,iyilerim bana kalıyordu
seni tanrıça ilan edereken,gizliden kendimi tanrı ediyordum
kendi siyahlıklarımı sana veriyordum
kendi kuralsızlıklarımda seni kuralsızlık
kendi cinayetlerimde seni cinayet sanığı yapıyordum
kendim ise yargıç oluyordum.
gülümsemek mavi bir gökyüzü gibi
bu insası olanları içimde barındırarak geleceğim
belki sende böyle geleceksin
ama sonunda asla"tant pis pour vous!"demeden
beynim(iz)in korkularını yenrek
merhaba demek işte
gülümsemek
beklemek
haykırmak
umut etmek
içinde bizden olan ne varsa
herşeye merhaba demek"