SÜRGÜN
yetişkin bir ağaç
sökülürse yerinden toprakta kalır kökleri hiçbir yerde tutmaz sürgün azgın bir nehir güneşe dargın iki gözü de yerinden çıkık değiştirmişler yatağını el yordamıyla arar yolunu yüzünden düşen bin parça buharlaşsa yağmur olup aynı dünyaya yağacak nereye akacak arkasından itilir / üstelik sürgün hayatta hayat olsa bari hayatın çıkıntısı darmadağınık gayrimeşru kekeme gülüşlü azrailin acelesi var sık boğaz altında geçeceği gök kuşağı bile yamuk tek güvencesi var içindeki ahlak ve insanlık sürgün bir var mıyım bir yok muyum la başlar hikayesi yarı masalımsı hangi sabahın uzak olduğunu akşamdan bilir her gece sürgün ölür ölür dirilir dünyanın en az yarısını sürgünler için yaratmış tanrı nerden aklına geldi nasıl düşündü / kim bilir sürgün bedeninde zamanın diş izleri acısı uykuda bile iz bırakıyor sürgünseniz anlarsınız sürgün haftada en az bir gün hatıraları ağırlama günü var başkalarının attığı hatıraları da toplar onarılmaz yüreğindeki yaralar sürgün nehir denize vardığında yorgundur karışma noktasında tam tam orada işte o bir nehir mi şimdi hangi tarafı deniz tadı tuzu yok kimliksiz iki su siz bana aşkı da böyle anlatmıştınız Fevzi Kök |