istanbul nedir ?
Önceleri yalnız Konstantin’in kadınıydın gizemli,
dünyaya kapalı tarihim yıktı surlarını, döktü sırlarını; peçenin arkası afet-i devranmış Şimdilerde güzel bir kadının gamzesinde bir ben gibi durur kız kulesi Ve gökdelenlerin, bu güzel kadının yüzündeki sivilcesi Gözündeki sürme gibidir Haliç, Pierre Lotti’nin yerinden Sanki hala seni izler hayranlıkla evinin penceresinden Galata’dan yükselir kanat sesleri Hazarfen’in Zafer çığlığı martılara emanet Her bir camii İstanbul’un pamuk elleri Sanki gökyüzünü tutar minareleri İşte hala su yüzlüsün sana atılan çamura rağmen, hala berrak yaşını hiç ama hiç göstermiyorsun İstanbul hala taşın toprağın altın ama verdiğin kadar alıyorsun İstanbul Durmadan emzirir milyon çocuğunu yedi memeli İstanbul verdiğin çiğ süt, nihayetinde, hala kahpesin bir çoğumuzun gözünde Kimileri memenin ucundan emmekte; kimileri sırasını beklemekte kimileri de birilerinin ağzından sızan sütle yetinmekte… Üstad der ki; “ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa’’ Bizde kalmayan Vefa sende bir semte emanetti oysa Şairler kalem kırar uğrunda, sevdaları amansız Sen aldın aramızdan bir çoğunu zamansız Biri ki gözleri kapalı dinliyordu seni, aşkınla deli Kurduğun tuzağı görmedi bir garip Orhan Veli.. Kaç şaire “Ah İstanbul” dedirttin. Bilmem kaç şairi aşkınla delirttin. Bu ahlardandır belki, bilmem neden İki yakan bir araya gelmiyor İstanbul Öyle ki Seni yazmayan; kalem,sana yazılmayan; şiir Seni sevmeyen; şair görülmemekte Ya ben şairlikte karar kılamadım ya da seni sevmekte. |