HURŞİT MASALIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu şiir’i okul ödevi için köyümüzden ’’Masal örneği’’ toplarken, Dededim anlattığı ’’Hurşit masalı’’ndan etkilenerek yazdım. Bu şiir o masalın tarafımdan yazılan naçizane manzum halidir...
Şiir içinde ki dörtlükleri dedem söylemiştir. Kimi yerde hece kimi yerde kafiye kaçırdığı için ben düzeltme yapıp, beğeninize sunuyorum... Sabırla ,sonuna kadar okumanızı dilerim...
Filan zaman öncesi,falan bir ülke varmış,
Bu yerde padişahın oğlu hurşit yaşarmış. Demiş ki bizim hurşit,tüm arkadaşlarına; Ava çıkalım toptan,gelen gelsin yarına. Gelecek olan gelmiş dünü yarın etmişler, Üç beş arkadaş o gün avlanmaya gitmişler. ’Herkes dağılsın’ denmiş ayrılmışlar ormanda, Şu şurda,biri burda, Hurşit öteki yanda. Arıyorlarken hepsi,Hurşit duymuş hışırtı, Çalılıklar içinden görmüş bir geyik sırtı. Sessizce bir köşede şunu oklayım derken, Geyip huylanıp kaçmış, buda gitmiş peşinden. Önü sıra bu geyik, çok yol gitmiş atıyla, Nice dağı tepeyi dümdüz etmiş atıyla. Şura buraydı derken geyik girmiş çadıra, Bir kız çıkmış içinden geyik girdiği sıra. Kız tüm güzelliğiyle sanarsın ki bir düşmüş, Hurşit bunu görünce birden atından düşmüş. Bu düşünce atından bayılmış oracıkta, Bir zaman sonra kalkmış, ayılmış bir kucakta. Hurşit ilk bakışında vurulmuş bu güzele, Hilalden hilal kaşa,nur yüze, ince bele. Şöyle böyleydi derken ikisi tanışmışlar, Sohbet sohbet vel hasıl nice konuşmuşlar. An su gibi akmış güneş artık sönerken, Gönülcüğü burukmuş, ordan eve dönerken. Hurşit evine varıp kır atını bağlamış, Kimseye görünmeden odasında ağlamış. Günlerce odasında kesilmiş de yemekten, Dili yara bağlamış ’Maham Maham’ demekten. Annesi öğrenince Hurşit’in durumunu, Babaya gitmiş hemen almaya yorumunu. Baba düşünmüş ’madem, öyledir bunun hali, Alalım da şu kızı, gerçek olsun hayali.’ Vezire emir vermiş; ’falan yerde filan kız, Gidip Allah emriyle bize gelin alınız.’ Gitmiş gitmiş gitmiş de vezir varmış o yere, Rastlamış orda kıza ve yedi abilere. Vezir der:’Allah emri, kavliyse peygamber, Ey siz yedi ağalar Maham’ı Hurşit’e ver.’ Ağalar düşünürler derler ki;’ bu bir nimet, Yalnız düğünden önce, isteriz kırk gün mühlet.’ O gün peyman etmişler büyük düğün üzere, Vezir gerisin geri, dönmüş geldiği yere. Hurşit kırk gün gelene, otuzsekizi saymış, Lakin bu abilerin niyeti çok başkaymış. Otuz sekizinci gün hurşit koyulmuş yola, Merak etmiş ’o ilde, acep ne işler ola?’ Gitmiş bakmış ki Hurşit, yoktur hiç kimsecikler, ’Katar edip bu millet,göç etmiş buradan’ der. Anlamış tüm durumu, oturmuş bir ak taşa, Maham’ı düşündükçe boğulmuş gözü yaşa. Ağlarken aklı şaşıp, gidiyormuş da bazı, Derken görmüş kağıda, yazılmış biraz yazı. ’Yedi abim beraber, ahdimizi kırdılar, Korkarım beni sende, böylece ayırdılar. Gidiyorum sevgilim, büyük moham çölüne, Okuduğun an, gel ha!Erteleme son güne.’ Hurşit evde tastamam,herkesle halallaşıp, Nice yollar alıyor,nice dağları aşıp. Giderken rast geliyor, önüne bir ak çoban, Bak ne diyor bu Hurşit onu görünce o an; ’Heçelide çoban gardaş heçeli, Elin değneklide sırtın keçeli, Kaç gün oldu Maham burdan geçeli?’ Böyle güzelce Hurşit,eydür;’Bana haber ver’ Ak çoban da Hurşit’e cevap diye şöyle der; ’Heçelide beyefendim heçeli, Elim değnekli de sırtım keçeli, Kırk gün oldu Maham burdan geçeli!’ Duyunca bunu Hurşit kır atına atlıyor Rüzgar misali sürüp çok yolları katlıyor. Giderkene çıkıyor önüne dev bir kaya, Ve başlıyor ona da bir kaç beyit saymaya. ’Sarı kaya yol üstünde durursun Ne kıpırdarsın sen nede yürürsün Gelen geçen güzelleri görürsün Söyle kaya Maham burdan geçti mi?’ Hurşit dua ediyor ’bu kaya tez çekile’ O vakitte geliyor sarı kaya da dile: ’Sarı kaya yol üstünde dururum, Ne kıpırdarım ben ne de yürürüm, Gelen geçen güzelleri görürüm, Gördüm de buradan Maham’ın geçti.’ Vel hasıl ortasından sarı kaya ayrılır, Hurşit’e at koşumluk uzunca bir yol kalır. Kır atı yel gibidir durmaksızın hep koşar, Ta ki ulu büyük bir, ırmak önüne kadar. Atıyla geçmek ister bu ırmaktan bir ara, Lakin hayvan saplanır boydan boya çamura. At kalır o çamurda kendi son anda geçer, Bir müddet sonra atı, ecel suyunu içer. Hurşit bu duruma çok ama çok üzülür, Ağızından kır ata, şu ağıtlar dizilir. ’Kır atım koşsa yelesi yırtılır, Kır atın elinden can mı kurtulur? Serim ata kurban gönlüm de kalır, Vay anam bende güzele, güzele...’ ’Enişe enerken nalları parlar, Yokuşa çıkarken sarısı terler, Serim ata kurban nice bin erler, Vay anam bende güzele, güzele!..’ Atı kayboluyorken yavaş yavaş çamurda, Hurşit artık gelmiştir Moham denen o yurda. Şehirde giderkene varıyor bir çeşmeye, Hurşit hemen soruyor ordaki bir teyzeye. ’Çeşmenizin önü taşlı, Gözlerimin önü yaşlı, Altın saçlı zarif başlı, Bir güzel yittim gördün mü?’ ’Çeşmemizin önü taşlı Gözlerinin önü yaşlı Altın saçlı zarif başlı Gördüm mehrimi,meyremi.’ Hurşit anlıyor hemen teyzenin niyetini, Diyorki:’senin kızların, çekemem zahmetini’ Ordan öylece kaçıp, gidiyor köy içine, Şaşırıyor hanlara, saray saray içine. Duruyor o sarayın hemen önünde Hurşit, Maham ordaysa diye,söylüyor bir kaç beyit. ’Ne yüksektir şu dostumun kal’ası, Al yeşil olmuş pencerisi pecesi, Antep yöresine dönmüş memesi, Emsem öldürürler,emmeden öldüm.’ Maşuktan ayrı kalmak,aşığa ne büyük gam, Derken o pencereden görünüyor ay Maham. Uzun uzun dalıyor Hurşit bu seyrangah’a Derken dökülüyor ondan bir kaç beyit daha. ’Kadir Mevlam bir karaca kaş vermiş, İnce inciden de inci diş vermiş, Al memeler tomur tomur baş vermiş, Emsem öldürürler,emmeden öldüm.’ Hurşitimiz Mahamı en sonunda bulmuştur, Maham da yedi kötü, abiden kurtulmuştur. Aynı günün içinde kızıl bir akşam sonu, Hurşit hemen gizlice kaçırmış ordan onu. Gerisin geri dönüp geldiği o yollardan, Geçmiş hep yağmurdan,çamurdan ve de kardan. Giderkene varmışlar yol üzre bir beldeye, Belde içre yaşayan, eşkiya Arap beye. Şehirde zulm edermiş herkese tozup esip, Bunları da yakalar yollarını tüm kesip. Arap adamlarına emir veriyor hemen, ’Adamı öldürün de, kızı istiyorum ben’ Hurşit çaresiz kalır, orda o gün öylece, Arap’ a bir kaç beyit, söyler işte şöylece; ’Kanımın üstüne sinekler çöker, Etme Arap Arap öldürme beni! Anam babam bütün, yoluma bakar, Etme Arap Arap öldürme beni!’ Lakin eşkiya Arap, bu sözleri dinlemez, Emrini gene söyler ve der ki ’öldürün tez’ Hurşit Maham’a bakar, der son defa bir şeyler, Sonra Arap’a dönüp, bütün şunları söyler; Araplarda namus olmaz ar olmaz! Hurşit ölse, Maham sana yar olmaz! Arap ettiklerin, sana kar olmaz! Etme Arap Arap öldürme beni!... Ben derim ki sanmayın masallar hep güldürür, Hurşit,murat görmeden,Arap onu öldürür!... |
Teşekkürler üstadım.
Güzel şiirlerinizle yüreğimizdeki güzellikleri yeşerttiniz.
Saygılarımla.