Suni sancı
SUNİ SANCI
takvim yaprakları ağır yaralı düşer oldu artık hayatlardan ve her bir yaprağın arkasında ki tamamlar oldu ağır yaralının ölümünü. her günün de bir mağlubiyeti olmaz ya diyerek başladığımız günü yarının galibi olma hevesi ile bitirdik. ve yarının hevesinin kursağımızda kalacağını çok iyi bilirdik. hayata ıslıklarla karşılık verip yalnızlığımızı örtbas etmeye çalışırken bilemedik hiç ; ıslığın gereksizliğini yalnız kalmak için,yaşamak için. dört duvar mağduru tek derimizle dönemedik işte okul zillerimize ve teneffüslere, ninnilere,el el epildeklere, unutuluş hiyakemizin önsözüne... tuttuğumuz dileklere kapı pencere kapatıp korkar olduk, ve hep korkak olduk. sokak kapısının ardında ki hayata tutsaklığımızı yine sokak kapısının deliğinden bakarken anladık. ve Paspas altındaki anahtarı unutarak çalan kapılara evde yokları oynadık. ama asildik de,zaman çattımı bayrağımızı açıp hayatın kanını akıtırdık. dedem anlatırdı da ; Savaş kan dökülmeden yapılmalıymış yada bunun kimse farkına varmamalıymış çünkü herkes kan kokusuna sevdalıymış. ah be dede,hala anlamıyor bu torunun bilirim “çok bi çocuk” dersin bana ama aşk dediğin savaşlarla mı kazanılmalı ? ve her aşk da bir galip mi olmalı ? Bu sefer duydum seni aşk dediğin kanayarak açmalı. ve Annem ! “gizli taç yaprağım” dokuz ay on üç gün sonra ne istedin ki benden. zaten biliyordum,ne hayat bir kaf dağıydı nede bizler anka kuşu. şimdi anlıyor musun neden o suni sancı ? DELİ SAÇMASI |