Uyan Bebek (Cuma Yazıları)
Belde, şehir, kent, site, POLİS.
Ne polis? Akrapolis, Costantinopolis, bay Kostantin’in şehri. Bizans’ın başkenti. Olabilir, olmayabilir de .. ne önemi var ki. POLI, POLY. POLI-CE, POLI-CY, POLI-TICUS, POLI-TIKE………… Bu işin içinde bir çokluk kavramı olduğu kesin. İnsanların bir arada yaşamaya başladıkları devirlerde kuytu yerlere yığılmalar olmuş. Çokluk olmuş işte, poliüretan gibi köpürüp çoğalmış insanlar da, kentler de. Polis demişler kentlerine. Sonraki devirlerde de kentlerinde poli-tikusun ellerine polis demedi mi insanlar. Ürediler, dirlik düzen kurmak için habire bir araya gelip homurdandılar. Çoğu kez kapıştılar, tek kalana kadar öldürdükleri oldu belki de. Agoralarda bağrıştılar, tartıştılar. Bin yıllar devroldu, polislerin birikimi arttı. Kitle şuuru, dağarcığı, beşer hafızası oluştu. Azar azar, milim milim. Bin yıl bir milim. Beşir yan basar . Durmaz yürür, av peşindedir . Dikkat edilirse yürürken bir ayağı havada olur. Bu da yalanına kılıf oluşturur. Siyasa=policy Siyaset =politics =politika Poli-tika, poli-ticus, poli-tike. Çoklukları, çok yönlü oyunlar, kurnazlıklar, manevralarla, kendi paraleline, çıkarına yakın yönetme . İşin başlangıcında , temelinde puştluk varmış meğer. Platon, polislerde yönetim örgütlenmesini anlatıyormuş gibi yaparak; zamanının zavallılarına düşünme, akıl yürütme, tartışarak toplum yaşamını sindirebilme alıştırmaları yaptırıyordu aslında. Ama ne oldu. Gidenler gitti. Platron’un Devlet’i kaldı yadigar. İnsanlığa sunulmuş hizmet olduğu için. Poli-tikus olmadığı için. Yüzyıllar, belki bin yıllar boyunca poli-tikacılar, büro-kratların ensesinde, klepto-kratlık yaparak boza pişirdi. Halklar ezilmedi böğürtüldü. Şimdi demo-krasi var. Deniyoruz. Beğenirsek alacağız. Yoksa biz demoyu mu satın aldık aslı yerine ? Yüzler gördüm o gün, beyaz değil, solgun, yılgın değil kırgın . Adımlar akıyordu tezek bir yana, çamur bir yana, yüzler gördüm o gün, haylaz değil, durgun . Göbekleri yoktu, bellerinde bebekleri, pantolon dizlerinde dikiş izleri. Kadınlar gördüm o gün, parmaklarında şişmiş eklemler , maskesiz gözlerinde ışık, saçlarında ak çileler ve giysiler mektepsi, çobansı. Ve protezli gaziler, kemikleri sızlayan yaşlılar lahana kokulu , tarhana buharlı kadınlar, adamlar gördüm ter kokan, ahır kokan, nefesi kokan adamlar, dişleri sararmış, dişleri eksik olanlar, soluk kravatlar, aşınmış manşetler-yakalar . İnsanlar gördüm o gün insandılar. Çocuklar sevdim, kadınlar sevdim, adamlar sevdim o gün; Platon’un *Devlet*ini karıştırıyorlardı. Susuyorlardı. Susuyorlardı. Ceketini, kasketini, bastonunu, eşarbını, kızını-kızanını kapmış koşuyorlardı. O gün yarına değer biçtim, sevdim insanlık hallerimi. Lahmacun yedim, ayran içtim, gasteye sildim ellerimi. |