SABAHIN DÖRDÜ
saat sabahın dördü ve sen hala aklımdasın,
gözlerin geliyor gözlerimin önüne hani o deniz mavisi, saçlarını hissediyorum parmaklarımın ucunda , onlarda yavas yavas kayıyor avucumun içinden. sözlerin bir bıçak misali ğöğsümü yarıp kalbime yol alıyor ve ben dur diyemiyorum. ellerim titriyor ellerin aklıma geldikce yüzümde gezen ve saat beşe doğru yelkovan sallıyor. yağmur damlaları vuruyor pencereme, rüzgar kapımı zorluyor, sigaramın dumanı savruluyor, ve sen çıkmıyorsun aklımdan , korkularım çoğalıyor çünkü saat beş’e doğru dakikaları adımlıyor. masamdaki çiçeklere takılıyor gözlerim, onlarda yapraklarını döküyor zehr-i hasretinden. radyodan titrek bir ses : ağlamak bana yakışmaz diyor , oysa saat beş’i çıkartırken zamanın delhizinden , ince ince damlalar süzülüyor gözlerimden. hatıraların resmedilmiş albümünde, gülümseyişine bakarken bilmem nerde, hangi zamanda çekilmiş o anda, kalbimden yavaş yavaş kan damlaları süzülüyor ve saat beş’i idam sehbasına yürütüyor. uzanamıyorum yatağıma uyumak için , sensiz rüyalarımın sinsi gülüşlerinden iğreniyorum, çünkü seni orada da görememekten korkuyorum. ben senli bir dünya araken buz gibi odamda , güneş yavaş yavaş yüzünü gösteriyor. ve saat beşi toprağa gömüyor. |