-Başlıksız-
Bir “yıldırım” gibi düşerdin sessizce
Havai fişekler gibi canımı yakardı görüntün Patlardı kalbimde sonra hiç duyamadığım gürültün Mahsun ve mutlak sessizliğinle Bir şeyler anlatmak isteyen bir dilsizdin. Niye, hiç sesini duymadım? Peki, neden bir sözünü hatırlamam? Sen, sadece görüntülerden taşan bir “sel” Sen, eski dilde bir bulmaca sorusu Bulamadığım cevaplar içinde ben boğulurdum. Bizi ilk ve son kez; Bu kadar yakın; Biraraya getiren bir listede; Birbirini takip eden iki sayıyız artık Rastgele bir anlamsızlıkta; Ne garip? Sonsuza dek ayrılamayacağız. O sayıya usulca bir kez dokun Tarifsiz ürpertiler, Ama her şeye rağmen güzel Hırçın hatıralarla avunursun. Benden önce Sen, Senden sonra Ben, Yok olan birer başak tanesinden; Bereketli mahsuller olarak çoğalacağız Ve başkalarının kalplerinde yaşayacağız. Yok olarak var olmak; Fakat pişmanlıkla Çok geçte olsa teselli olamamanın itirafıyla Asla kaybetmekten korkma ve unutma; Katillerinin ismi bile bilinmiyor ama Spartaküs hatırlanıyor hala. er.ozcan, Ankara 1987 |