sana dair 4beni şehir korkusu kapladı kokunu bulamadığım yatağımda kaldırımları ökçe hırsızı berduşa döndü parıldayan lambaları zebani ışığına demli çaylarına karbonat katılmış kahvehanelerde taşların kağıtların küfürlerin arasında herkese lekelerini gösteren zavallı masa örtüsü gibi üzerime serildi şehir sokak sokak cadde cadde en çok buluştuğumuz bankın her hangi bir seçimde önceki iktidara gıcıklık olsun diye sökülüp atılmasına kızarım ve hatta bin yıl saklansın isterim yokedilmeden ayak izlerini resmeden arnavut icadı kaldırım sana dair mısralar dizilir döşemesi altındaki fındık farelerinin opera dinlediği odalarda sepetler iner çıkar balkon önünden ekmek kokulu içleri veresiye düşlerin toptan ve parekekende fiyatlarıyla dolu herkes çoktan kapadı kapıları hayata evlerin içleri kömür kovalı sobaların arsız islerini yüzlerine makyaj yapan eşyalarla daha bir sıcak daha bir kokulu ama sen yoksun en son saat kulesinin çanı hatırlattı otogar salonunda el ele oturuşumuzu KARAKOÇ’ tan mona rozayı okuyordu sakallarından yaşama dair yaşamayadıkları akan hırpani kılıklı bir meczup koca bir şehri toplayıp gitmişti bindiğin kibir delisi otobüs ah insanlar gözleriniz bakabilseydi biraz otopsiden kaçmış bir cesedin elinde kalbini taşıdığın görürdünüz oturduğum dört sandalyeli masaları sevmiyorum üçüne yalnızlık çöküyor nereye gitsem tekine ben gülüşleri aromasız yüzler geçiyor önümden gülüyor gülümsüyor hayat iksiri içmiş gibi her sima balıkçı yaka kazağıma sinen kokunun son kalıntısını kaybederken sana dair ne varsa yeniden yeşertiyorum içimde kışa gebe kasım sonuna inat baharı çiziyorum mona rozayı haykırıyorum ve tüm sevdiklerini... sakallarından şarabi şiirler akan bir meczup edasıyla seni yaşatamayan şehrin kaldırımlarını yeniden yeniden beraber adımlama rüyasıyla ................................z.ersoy |
ayakta alkışlıyorum.....