TIPKI SENİN GİBİ; GİTMEK...TIPKI SENİN GİBİ; GİTMEK... hüzün; rüzgara karşı uçmaya çabalamak gibiydi senden vazgeçmeyi denemek de... ve her defasında unutmayı bile beceremeden yorulmak gibi... gözlerimi sımsıkı yumup uyumaya çalışırken bir taraftan da hayalini kovalamak yastığımdan ardından yalan yeminler edip sensiz sabahlara uyanamamak gibi... bir açsam gözlerimi sonsuza dek yiteceğini sanıp korkuyla aralamak yorgun göz kapaklarımı ve aslında çoktan gittiğini hatırlayıp özlemek gibi... yaşamın donukluğu arasında bulduğum gözlerini ve dudaklarındaki o sıcaklığı anımsamak bir gün yeniden gülümseyeceğini ümit edip hissetmek gibi... yaşanılan ve yitirilenleri düşünüp bir nefeste acıyı ve hisleri; derin bir sessiz çığlıkta biriktirmek kendimden başkasına kızamayıp, yine seni sevebilmek gibi... sonra gitmek gibi... ardına alıp bu koca şehri; gitmek... kaçınılmaz bir yalnızlığı sırtlanmak üzere tüm sevgileri ve ayrılıkları yüklenip ertelemek kendini... ve tıpkı senin gibi; gitmek... İNCİ KANDEMİR |
Sonu belli bir filmi, ağır çekimde oynamak yorar, yıpratır...
Sana kalan sevgiyle, birazcık onurunla, gideceksin vaktiyse.
Git dendiğinde, kendini acınacak durumlara sokup filmi uzatmaktaysa tek çaren, acınacak durumdasındır o zaman gerçekten işte...
Kaybeden olmaktan daha kötüsü kaybolan olmaktır belki de.