1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
63
Okunma
Karanlığa yakıştı yine kara bir kalem
O yazdıkça…
Mateme büründü Noras
Buğulanan camda donarken nem
Başladı sesimi bile üşüten bir ayaz
Sözlerim soğuk sessizliğin ortasında dondu
Aynaya adımı bağırdım
Yüzüm cevap vermedi
Gözlerim kirli
Bakışlarım yalnız
Mazide unutulmuş bir suç gibiyim
Geçmişin izleri acımasız
Sustuklarım,
Sustuklarım genzimde paslanmış bir bıçak
Yürüdükçe ağır
Durdukça keskin
Konuşsam sanki saplanacak
Dilim kanla ıslanacak
Gecenin karanlığında bir ışık arıyorum
Ayrılık yüksek sesle olur sanmıştım
Oysa…
Sessizlikmiş en gürültülü hâli
Adımlarım yankı yapmıyor
Çünkü şehir bana sağır
Ve ben o sağırlığın içinde yürüyorum Ağır ağır
Sis yüzüme yapışıyor
Şehir is kokuyor
Soğuk kemiklerime değil, niyetime işliyor
Jilet gibi kesen bir ayaz
Yüzümü değil
Hatıraları tıraşlıyor
İçimde bir orman var
Çam ağaçları nöbette
Zaman katran
Gece ketum
Anılar pusuda
Hatıralar…
Her biri beni vurmak için beklemede
Eski bir lügat gibiyim
Açıldıkça her sayfası kanatıyor
Kelimeler genzimde hâlâ
Hâlâ ağır
Hâlâ keskin
Bu bir ağıt değil
Bir kaçış hiç değil
Suskunluğa çekilmiş bir çizgi
Karanlığa atılmış bir imza gibi
Sesim yok belki
Ama sessizliğim
Odalar dolusu
Hakikatler bağırınca küçülür
Sustum
Ve sustuklarım
Dünyaya sığmıyor artık.
SEYİT ALİ ORUÇ
5.0
100% (2)