0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
206
Okunma
Eylül geldi usul usul,
Her zaman ki gibi...
Ağaç dallarında yapraklar sarardı!
Ve yine, o sararan yapraklar yavaş yavaş döküldü...
Takvim yaprakları ise, daldaki yapraklar gibi...
Hüzünle koparıliyordu teker teker...
Ama biz biliriz,
bu ayın havası serin!
Kendisine hüzün dolu!
Ve ayrılıklar da çok olur!
İnsanlar duygu olarak bir ağaç yaprağı gibi sararır...
Bir takvim yaprağı gibi kopar!
Ebediyen birbirinden ayrılır...
Üstelik, eylül ayı
Hukuk olarak dosyası da kabarık ve karanlık olur....
İşte...
Herşey, bir eylül sabahı başladı...
Acı acı çalan siren sesleri...
Ve arkasından, sert adımlı posal sesleri ile telaşla uyandık!
Ne olduğunu anlamak için, perdeleri açtık!
Camları araladık!
Marşlar yankılandı!
Sert ve gür seslerle, peşinden emirler yağdı!
Arkasından acı acı sirenler çaldı!
İnsanlar dona kaldı!
Kuşlar bile ötmedi!
Ağaç dallarına sindi ve sustu!
O gün, insanlar....
Belki, korkudan!
Belki, utandığindan!
Belki, ne yapacağını bilememekten!
Öylece, donup kaldı...
İçi titreten o, acı sirenler...
Uzun uzun çalan ve sinir bozan kornalar...
Ürküten postal sesleri...
Korkutan gürültülü tank gıcırtıları...
İşte!
Eylül dendi mi...
İster istemez, ürperiyor insan!
Çünkü!
Kimimizin adı yok oldu...
Var olan aile listelerin de...
Toprak oldu...
Kimimizin sesi boğuldu...
Hiç çıkmadı...
Korkudan duvar diplerinde...
Ya da, sorgusuz sualsiz atılınan parmaklıklar arkasın da...
Kiminin hayatı karardı!
Kiminin nefesi kesildi!
Kimi bedenini...
Kimi aklını yitirdi!
Kiminin umutları kayboldu..
Kiminin kimliği...
Kiminin hayalleri yıkıldı!
Kiminin ailesi...
Kiminin işi...
Kiminin geleceği, yok oldu...
Oysa...
Çoğu köy çocuğuydu..
Ama, ekmek kavgası...
Ama, gelecek korkusu...
Bir umutla büyük şehirlere geldiler...
Adını gurbet koydular!
Göçlerle şehirler büyüdü!
Ama, sokaklarda bir eksiklik vardı hep!
Yokluk ve eğitimsizlik!
Cahillik belki de inkansızlık!
Baskı ve adaletsizlik!
İşte biz, çocuklukla, gençlik arasında...
Bu boşluğa sıkışık, kalmıştık!
Korku ve baskıyla
öğrendik!
Hakkını savunmanın da...
Konuşmanın da suç sayıldığını...
Şimdi, üzerinden yıllar geçti!
Çok şeyleri de berabeeunde aldı gitti...
Özgürlüğü...
Adaleti...
Ve öz güveni...
Tabiatta, yapraklar hâlâ sararip dökülüyor...
Birer birer bu ayda...
Takvimler deki yapraklar da tek tek kopuyor...
İstemiye istemiye...
Yine bu ayda...
Ama biz, o sararıp solan nice yaprakların!
Ve gençliğin erkenden zorla koparılıp döküldügünü...
Ve belki de, en çok bu mevsimde....
Suçsuz yere, birçok ailenin çocukları ve gençleri olarak!
Yaprak dökümü yaşadığını!
Kırli eller...
Gizli güçler...
Karanlık emeller...
Kötü niyetler...
Birçok sıkıntılar yaşattı... Yaşatıldı...
İşte, bu aya kötü ve acı ile anmak yakışmadı!
Bize ve tüm insanliğa...
Oysa Eylül ayı...
Tabiatın
yalnızca, bir mevsiminin yorgun bir ayı idi...
Biz ona, önce karanlığı giydirdik!
Sonra, nalet yağdırdık!
Arkasından
Bed dua ettik!
Dinçer DAYI
5.0
100% (1)