1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
165
Okunma
Tecrübesiz genç bir anne aslan, her zaman yaptığı gibi. Bir sabah yavrularının karnını doyurmak için, ava çıkmış ağzında avı ile yuvasına döner iken, uzaktan yuvasının etrafında sinsice dolaşan, kocaman zehirli bir yılan görür. Sürüyü ve yavrularını uyarmak ve yılanı korkutmak için ağzındaki avı bırakır. Olanca gücüyle kükrer...
Ama nafile, sesini bir türlü duyuramaz.
Korku ve panikle, o tarafa, olanca gücü ile koşar. Bir taraftan da kükrer.
Sürüdekiler onu duyar. Ama, onun bu telaşlı haline, alay edip gülerler...
Kimi: "Avada sert bir hayvana çattı. Mutlaka ondan kaçıyor..." der .
Kimi: "Yine bir sırtlan veya çakal sürüsünün av alanına girdi. Onlar da onu kovalıyor..." dedi.
Bir başkası:
"Ağzı gözü kan içerisinde, demek ki, birilerinin avını çalarken yakalandı... der.
Tam o sırada, Dişi aslan yuvasına yaklaşır.
Ama herkes dişi aslana odaklanmış onunla dalga geçer. Onu "Beceriksiz!"
"Korkak!" Diye eleştirirlerken, sinsi yılanı fark edemezler...
Dişi aslanın kükremesine gülerek imalı bir şekilde cevap verirler.
"Korkma artık sürünün sınırları içerisindesin. Hiç bir hayvan ve sürüsü girmeye cesaret edemez!" Derler..
Kahkahayı basarlar...
Dişi aslan panik ve korku halini sürdürür.
"Dikkat!"
"Yılan saldıracak yavrularımı koruyun!" diye kükreyince..
Súrüde bulunan aslanların hepsi güler...
"Bizi gören hangi yılan cesaret eder!
"Yılan değil, bir sırtlan sürüsü bile cesaret edemez!"
"Bizi gördükleri yada kokumuzu aldıkları an, kaçacak yer ararlar!"
"Korkma!"
"Telaş etme!"
"Sen unutma! "Sonuçta, dişi de olsan sen bir aslansın!"
"Amma da cahil!"
""Aynı zaman da korkakta!"
"Evet!...
"Aynı zaman da ürkek!"
"Baksanıza, korkaklıktan olduğu kadar, aynı zaman da ödlekte!"
Derler...
Bu durumdan faydalanan sinsi yılan:
"Aptallar, varlığımdan bile haberleri yok!"
"Benim için, bu olay büyük bir fırsat!
"Bu durum benim işimi kolaylaştıracak!" Der ve saldırıya geçer. Tam yavru aslanlardan birini ısıracağı sıra da. Dişi aslan olanca gücü ile: "Hayıırr!" Diye avazı çıktığınca bağırır.
Sinsi yılanın üzerine atılır.
Sinsi yılanın boynuna bir pençe atar!
Sinsi yılan, neye uğradığını şaşırır. Panik bir halde dişi aslanın ayağını ısırır.
Zehrinin bir kısmını akıtır.
Aslan sürüsü ise, şaşkın bir vaziyette olayı anlamaya çalışır!
Sinsi yılan bu durumdan faydalanır. Hızlıca, oradan kaçar. Zavallı Dişi aslan onu yakalamak için peşinden koşar. Onu bir müddet
kovalar.
Ama, yılan zehirinin etkisi ile başı döner, sendeler.
Hareketleri yavaşlar. Sinsi yılan ise, can korkusu ile bir ağacın kovuğuna girer, saklanır.
İzini kaybettirir.
Dişi aslan peşinden daha fazla gidemez. Gözleri yanar.
Ayağını ise hissetmez. Yavaşlar. Mecbur kalır, geri döner.
Yaralı, titreyerek, canı yanmış bir halde.
Gözleri kan çanağına dönmüş, halsiz ve toparlıyarak yuvasına önelir.
Yavruları onun bu halinden korkar. Annelerine
Yaklaşmazlar.
Eşi ve Aslan sürüsü, ona engel olur.
"Hop, orada dur!"
"Bak çocuklar korktu!"
"Sen hasta ve zehirlisin!"
Buradan uzaklaş git!" Derler.
Onu iyileştirmek yerine, dışlarlar. Sürüden kovarlar.
Eşi: "Sen bu halinle çocukları korkutuyorsun!".
Sürüdekiler ise:
Sen hastasın, sen iyileşemezsin!
Bizde hastalığını ve zehrini bulaştırırma!"
"Buradan uzaklaş!"
"Sen iyileşemez ölürsün! Çek git başka bir yerlere..."
Burada ölüp, leşini bırakma!" derler...
Dişi aslan baskılara daha fazla dayanamaz.
Üzgün ve çaresiz bir halde, oradan uzaklaşır.
Kendini dağlara vurur. Sürüne sürüne...
Orada bulunun bir kayanın dibinde durur.
Aç, susuz ve hasta idi.
Daha fazla gidecek, hatta kıpırdayacak dermanı kalmaz. Bu olaya, çok üzülmüştü.
Onu en çok yara değil, terk edilişi, ailesi ve sürüsü tarafından istememek yıkmıştı. Kısacası...
Ona en çok acı veren zehir değil, reddedilmek, istenmemekti.
Bulunduğu kayanın yanındaki bir çukura sığındı. Artık, her anı, her gecesi acı ile geçiyordu.
Artık zehir vücuduna yayılmış felç olmuş gibi idi.
Üstelik iştahıda kesilmişti.
Aç ve susuz idi.
Gece yalnız ve ayağının açısından titreyerek uyuyordu.
Zamanla, iyice halsiz düştü.
Neredeyse hiç uyuyamadı.
Onun bu durumundan faydalanmak isteyen diğer yırtıcı ve vahşi hayvanlar.etrafında dolanır. Onun bu güçsüz ve çaresiz durumundan faydalanmak isterler.
Fırsat kollayıp dalgın bir anında onu parçalayıp yemek isterler.
Oradan tesadüfen uçan bir şahin
Kalabalığı görünce meraklanır. O, tarafa yönelir.
Yerde yatan bir aslan görünce şaşırır.
Yakınına iner. Bakar, genç bir aslan olduğunu görünce iyice şaşırır. Halsiz ve perişan görünce de iyice şaşırır.
Merakını gizleyemez yanına yaklaşır.
Kayanın başına tüner seslenir.
"Ne bu halin, aslan sana yakışıyor mu bu perişan durumun?"
"Üstelik, gençsin ve aslansın!"
"Kaldır şu başını da bir gör halini..."
"Bak!!
"Gör etrafında sırtlanlar, çakallar, akbabalar ve leş kargaları sarmış."
"Senin bu halinden dolayı fırsat kolluyorlar.."
"Haline gülüyorlar!"
"Seni yemek ve öclerini almak için, senin ölmeni bekliyorlar!"
Dişi aslan içini çekerek cevap verir:
"Artık yaşamak istemiyorum! der.
Şahin şasırır, iyice meraklanır.
Neden? Der...
Dişi aslan başından geçen olayı şahine baştan sona hepsini anlatır.
Şahin üzülür.
Onu teselli etmeye çalışır: "Belki, yanlış anladın!"
"Hadi, toparla kendini, yavrularının sana ihtiyacı var,
Onlar için yaşamalısın!" der.
Dişi aslan içini çeker.
Hiç kimse istemiyor beni. Aslın da bana
en çok acı veren! Yılanın zehiri değil, ailem ve sürüm tarafından reddedilmek, istenmemek!
Şahin, Dişi aslanın bu haline çok üzülür. Ona, yardım etmeye karar verir.
Avlandığı birkaç yiyeceği Dişi aslanın önüne koyar. Etrafındaki hayvanlara seslenir: Onu rahat bırakın! Bakın görmüyormusunuz?
Onun
yardıma ihtiyacı var."
"O, dişi ve anne bir aslan!"
""Artık avlanamıyor." "Zayıf ve yalnız!”
"Onun bu zayıf ve aciz durumundan faydalanıp, yemek için tepesinde beklemeyin!"
"Ona, hep birlikte yardım edelim!"
"Onu iyileştirelim!" Der...
Hıç biri umursamaz.
Herkes bir bahane bulur.
"Boş versene, derdi bize mi düştü!
"Kendi ailesi, kendi sürüsü ona, sahip çıkmamış biz mi çıkacağız!" Derler. Ve umursamazlar.
Kimi;
“Yemek aramakla çok meşgulüm…”
Kimi: “Yavrularımla ilgilenmeliyim…”
Kimi: “Onun için vakit ayıramam, benim önceliklerim var!…”
"Beni ilgilendirmez!" Derler...
Şahin sinirlenir:
Demek insan oğlunun dedikleri doğru imiş!
"Düşenin dostu olmazmış!"...
Şahin ne kadar çabaladîysa da kimseyi Dişi aslana yardım etmek için ikna edemedi.
Haftalar geçti.
Sonra bir gün, beklenen o acı ve üzücü haberi seçe ormana getirir.
"Dişi aslan ölmüş!"
Haber her bir tarafa yayılır:
"Dişi aslan öldü!"
"Evet o, kahrından öldü!”
Bir an her tarafa
Sessizlik çöker...
Sanki, hayat ormanda, o an için durmuştu.
Herkes oraya koştu!
Dişi aslanın cesedinin başında, sırtlanların, çakalların, ak babaların, leş kargaların ve diğer vahşi fırsatcı hayvanların bedenini yerken görürler, bir tuhaf olurlar. İçlerine hüzün çöker. Pişmanlık duyup, gözleri yaşarır, ağlarlar.
Dişi aslanın ölümünü duyan, Kalabalığı gören, hepsi günlük işlerini bırakip oraya koşarlar...
Hepsi vicdanen rahatsız olur.
Başlarını önlerine eğer...
Hepsi için için ağlar...
Şahin birden havada belirdi.
Oradakilere haykırdı.
"Beğendiniz mi yaptığınızı?..."
Kayanın başına kondu. Kanadıyla Dişi aslanın cesedini gösterdi:
"Evet, bu sizin eseriniz!"
"Bak onu dışladınız!"
"Ona yardım etmek istemediniz!"
"Onu bu leş yiyicilerin önüne siz attınız!"
"Onu bu hale düşüren, hayattan soğutan sizsiniz!"...
Sizlersiniz onu çaresiz bırakan!"
"Sizin bu tutumunuz ve davranışınız dan dolayı böyle oldu!"
"Utanın!
"Onu ölüme siz ittiniz!"
Yine kanadı ile onu yiyen hayvanları tekrar gösterir.
Öfkeyle haykirır: sizin de bu leş yiyicilerden bir farkınız yok!"
"En az, onlar kadar siz de suçlusunuz!"
Hepsi suçluluk duygusuna kapılır. Ve vicdan azabı çekerler..
"Keşke daha önce Şahinin sözlerine kulak verseydik!"
"Vakit ayırıp, onunla ilgilenseydik! Derler...
Artık iş işten geçmiş!
Bilimum hayvanlar Dişi aslanın bedenini parçalamış yemiştiler...
Hiç bir zerresi kalmamıştı. Hepsini yiyip bitirmiştiler...
Etrafta sadece Dişi aslanın postu ve yerde bedeninden akan kanı vardı.
Hepsi üzgün. Hepsi başları önde kendilerini suçlu hissediyordu!
Şahin oradan kanat çırpıp uzaklaşacağı sırada, kayanın üstünde kan olduğunu görür.
Merak edip dikkatlice baktığın da.
Dişi aslanın bulunduğu kayaya yaralı pençesiyle yazılmış. Zor okunan bir yazı görür:
İyice yaklaşır.
Oradakilerin yazıyı gösterir.
"Bakın Dişi aslan ölmeden önce bir yazı yazmış."
Yazıyı okur:
“Bir şeyin değerini kaybettikten sonra anlamak ne kötü!"
"Önemli olan yaşarken değerini bilmek ve onu anlamak!"
"Öldükten sonra, son pişmanlık fayda etmez!"
Hepsi hüngür hüngür ağlar!
Şahin; "Her şey zamanın da güzel!
"Bura da döktüğünüz bu gözyaşlarının asıl sebebi…"
Sevgiden değil, sadece suçluluktan!.”
Dinçer DAYI
5.0
100% (1)