0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
88
Okunma
Toprağın altında aynı köküz biz,
Dallarımız farklı görünse de,
Aynı yağmurla ıslanır,
Aynı güneşle ısınırız.
Yaralarımız farklı yerden kanar,
Ama aynı rüzgâr kurutur gözyaşımızı.
Aynı acıya yanarız,
Aynı umuda tutunuruz.
Kürt, Türk, Laz, Çerkes, Abaza...
Biz aynı toprağın, aynı güneşin çocuklarıyız.
Bir annenin dualarında aynı gözyaşıyız,
Bir ninenin dizinde aynı masalın uykusuyuz.
Hiç sordun mu bir çocuğa,
“Sen nerelisin?” diye?
Bilmez...
O sadece el tutar, yürek seçer,
Soy değil, göz değil; kalp seçer.
Biz bir Kürt’ün sofrasında tandır ekmeği böldük,
Bir Laz’ın çayını Karadeniz rüzgarında içtik.
Çerkes’in acıka’sıyla ısındık kış gecelerinde,
Bir Türk’ün mercimek çorbasında annemizi bulduk.
Abaza’nın hamur işinde çocukluğumuzu hatırladık.
Neşet Baba’dan Zahidem’le yandık
Ahmet Kaya’da "Ağladıkça" sustuk.
Kazım Koyuncu’yla bulutlara söyledik,
Aynı hüzne, aynı umuda türkü yaktık.
Biri bağlamada ağladı,
Öteki kemençede sustu,
Ama hepimiz yüreğimizle konuştuk.
Ana rahmine düşerken soran olmadı bize:
“Hangi dağda doğmak istersin?”
“Hangi dilde ağlayacaksın ilk defa?”
Sormadılar.
Kalbimizin dili vardı sadece,
Ve o dil hep insanca attı.
Yalın ayaktık biz,
Taşın, toprağın çocuğuyduk.
Aynı sokakta düştük,
Aynı eller kaldırdı bizi.
Kardeşlik ne kimlikte yazılı,
Ne de soyda saklıdır.
Kardeşlik;
Birbirinin tabağından utanmadan yemek yemek,
Çayı, şekersiz de olsa birlikte yudumlamak,
Bir yaraya “benimki” diyebilmektir.
Unutma…
Biz biriz.
Bir düğünde aynı halaya girdik,
Bir cenazede aynı dizlere çöktük.
Bir çocuğun kahkahasında birleşti dillerimiz,
Bir annenin ağıdında sustu tüm ayrılıklar.
Ve bir gün,
Bu toprak bizi bağrına alırken,
Ne Kürt diye alır, ne Laz, ne Türk ne başkası...
Sadece “iyi insan” kalır geride,
Varsın mezar taşımızda yazmasın nereli olduğumuz—
Yeter ki
“İyi yaşadı, kimseyi ayırmadı”
desin yeter..
Ben
5.0
100% (2)