7
Yorum
38
Beğeni
5,0
Puan
387
Okunma

Her yıl aynı manzarayla karşılaşıyoruz: Yangın. Ormanlarımız yanıyor, canlılar yok oluyor, doğa geri dönülemez şekilde tahrip ediliyor. Bu felaketlere karşı toplum olarak nasıl bilinçlenmeliyiz? Çevremizi korumak için hangi adımları atmalıyız?
Biz Türk toplumu olarak Orta Asya’da yaşarken, ormana adım atmadan önce onun ruhundan üç kez izin isterdik. Doğaya karşı saygılı, onunla uyum içinde yaşamaya özen gösteren bir kültürden geliyoruz. Peki ne oldu da zamanla bu duyarlılığımızı kaybettik?
Nasıl bir dönüşüm geçirdik ki, doğaya karşı bu kadar umarsız ve dikkatsiz hale geldik? Her yıl yanan binlerce ağaç, yok olan bitki örtüsü ve can veren hayvanlar için neden hâlâ önleyici ve kalıcı çözümler üretemiyoruz?
Bu sorularla yüzleşmek, artık bireysel bir vicdan meselesi olmanın ötesinde, toplumsal bir sorumluluğa dönüşmelidir. Eğitimle, bilinçlendirme kampanyalarıyla, çocuklarımızda çevre ahlakı geliştirerek; yerel yönetimlerden merkezi idareye kadar herkesin sorumluluk almasıyla bu gidişatı değiştirebiliriz.
Doğa sadece bir manzara değil, bizim geçmişimiz, geleceğimiz ve vicdanımızdır.
5.0
100% (14)