soldum gitti!..
elimde bavulum çıkarken gurbete
körpe gençliğimin umursamazlıklarında güle oynaya veda ederken vatana esenboğa’dan son bakışlarımda ayrılırken içimde sızılar, mahsun halimin öksüz yanına öz yurdumdan uzaklaşırken dönmemecesine saplanmıştı ayrılık okları peş peşe ansızın... vatanım, içinde sakladığım yar emanetinde kutsallığın öylesine bendedir ki bir ömür tüketsemde yaban ellerde namert olayım sana zerre kadar uzaksam kör olayım sana yan gözle baktırtırsam koynunda nice fidanların yatarken cennetinde sevda bahçelerinde her mevsim ılgıt ılgıt bahar yelleri eserken dört bir yanında sevdiğim yare kol kanat gererken ben nasıl unuturum seni, içindeki sevgiliyi... ancak! ayrılıklarda hergün ölmekteyim ben! kısmet olur mu, bilinmez kavuşmaların zamanı yorgun yürek el sürebilecek mi, öpebilecek mi bir ömürlük hayallerim toz duman olmuşken karalara bürünmüş sevdam yollarda mı bekleyecek çağlayan pınar suların küsecek mi gelişime bir tabutun bayrağa sarılmış halini görünce... yetım yanım seni bulmuşken çok zaman sonra iki sevgiliye kavuşmak kısmet midir, düşmü dür uzaklarımda kaldınız, ülkeler ötesinde öylece bense, size hasret yangınlarında soldum gitti!.. |