...Yüreğim Karlar Altında...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Buz tutmuştu yalnızlık...
Oysa şimdi okyanus var güneşe ışık çalan... Eriten ve büyüten... hava üşüyordu gözlerimde... öyle ki gözyaşlarım bile soğuk soğuk süzülüyordu aşağıya doğru karlı bir İstanbul öğlesinin sonrasıydı ya da sonrasından kalanlar... içimde koca bir boşluğun ertesi yaşanıyordu okumaya çalıştığım bütün kitapları yarım bırakıyor dinlediğim müzikleri sonuna gelmeden terkediyordum... ...tıpkı alışkanlıklarını içime zerk edip, ruhumun bilinmeyen yerlere gittiği gibi... ıslak duvarların çığlığı boş bedenime çarpıp geri dönüyordu geceden kalan şarap kadehinin dibi kırmızıya tutmuştu bile... kulaklarımda rüzgarın çaldığı ıslık merasimi henüz bitmemişti pencere kenarından içeri kaçışan kar taneleri oda sıcaklığında kendini bırakıyordu... ...intihar ediyorlardı bilerek... acaba benimde sonum pencere kenarından içeri süzülen sonrasında oda sıcaklığında eriyen bir kar tanesi mi olacaktı... ardı ardına sıraladığım sorulara cevap yetiştiremiyordum içimde hala çözemediğim sen bilinmeyenle denklem, kağıda yazılacak cevabını arıyordu... düşlerim, düşüncelerim bıçak kesiğiyle bölünüyor, ince ince doğranıyordu kelimeler süslü intiharlarını sunuyorlardı en ünlü kitaplara ...bense bilinmeyen bir şehirde, mor düşlerim ve senle karlar altında... Gökay Birkan SUCAKLI ’ Alen |
aslında tema ve kelimeler güzel, elbette biraz daha sadeleşebilir ama asıl önemli olan; o kadar çok *di,dı,du vb. dili geçmiş eklere sıkıştırılmışki öykü anlatımı gibi okunuyor. şiir bu kadar çok zamanı aktarmalı mı gerçekten ?
geçmişi bahseder
günü işler
geleceği gösterir
zaman dilimlerinde okumak isterdim
sevgiler