EYLÜL FIRTINASI-İbrahim Levent anısına- ... yolun sonunu görüyorduk hepimiz ama bilmiyorduk, nereye gideceğimizi hiçbirimiz o dağ senin bu dağ benim Eyül’de yaprak gibi savurdu fırtına bizi olacağı belli; ya düştük ya düşecektik fakat bastıracaklar,bulacak vuracaklardı bir bir and içmiştik bile bile sevdamızı güle, tenimizi küle sesimizi türkülere savurup her birimiz ayrı koldan çığlık çığlık bir nehre akarcasına akacaktık bilincine halkımızın... dönmeyecektik inandığımız yoldan ihanetin közünde pişirdik yüreğimizi yüreğimizi yüreğimizle yedik biz ya siz?!... ölümü gördük ölmeden acıyı gördük zulmeden gonca bir gül bile dermeden işkenceler gördük her hücreden sevgiyi, onuru, bilinci ördük daha o gün kararan kaşınız,ağaran saçınız gözünüz kulağınızdık biz sizin öfkesiyle levendane suskunluğuyla deli divane sevinci bir hengâmede darmadağın güzel yurdumuzun güzel insanlarını seven insanlardık canımızı hiçe saydık ey ağalar ey paşalar koruduğunuz bağ gözönünde budandı ’ Rüzgar eken fırtına biçti ’ yandı fırtına sonrası kasırga geldi çatınıza dayandı uyanın beyler uyanın sonu gelsin bu gafletin rüyânın demokrasi cumhuriyet tek kişilik uyku tulumu değil elbet bakmayın ama kusura işe yaramıyor elinizdeki pusula anlamı yok gençliği hiçe saymanın anlamı yok devrimlerden caymanın yoksa Amerika’daki tayfun sizi de vurur depremden daha beter alır sizi göklerde savurur nereye dönseniz, döndürseniz o sıra altınızdaki maroken koltuğu ensenizde Amerikan soluğu; -her mahallede bir milyoner- diyordunuz alın işte memleket Amerika oldu çok ince fikirli şair bile karıştırıyor Eylül ile Ağustos’u... Eylül’de yaprak dökümünden Ekim’le dikimine batıyormuş memleket çöküyomuş marmara kime ne kimin umurunda kime ne, kime ne, kime ne nerede bu devlet biriniz çıkıp söylesin hele! Şaban AKTAŞ 27.09.1999 |
" KARALARDAN DA KARA OLSA YEŞİL PARALAR GEL YETERKİ GETİR " DİYOR
ŞİİRİNİ PAYLAŞMAK ÜZERE ALIYORUM DERS OLSUN BABINDA MÜSADENLE .
ELLERİNE SAĞLIK KALEMİN KIRILMAZSIN ARKADAŞ...
yolun sonunu görüyorduk hepimiz
ama bilmiyorduk, nereye gideceğimizi hiçbirimiz
o dağ senin bu dağ benim
Eyül’de yaprak gibi savurdu fırtına bizi
olacağı belli; ya düştük ya düşecektik
fakat bastıracaklar,bulacak vuracaklardı bir bir
and içmiştik bile bile
sevdamızı güle, tenimizi küle
sesimizi türkülere savurup her birimiz
ayrı koldan çığlık çığlık
bir nehre akarcasına akacaktık bilincine halkımızın...
dönmeyecektik inandığımız yoldan
ihanetin közünde pişirdik yüreğimizi
yüreğimizi yüreğimizle yedik biz
ya siz?!...
ölümü gördük ölmeden
acıyı gördük zulmeden
gonca bir gül bile dermeden
işkenceler gördük her hücreden
sevgiyi, onuru, bilinci ördük
daha o gün
kararan kaşınız,ağaran saçınız
gözünüz kulağınızdık biz sizin
öfkesiyle levendane
suskunluğuyla deli divane
sevinci bir hengâmede darmadağın
güzel yurdumuzun
güzel insanlarını seven insanlardık
canımızı hiçe saydık
ey ağalar ey paşalar
koruduğunuz bağ gözönünde budandı
’ Rüzgar eken fırtına biçti ’ yandı
fırtına sonrası
kasırga geldi çatınıza dayandı
uyanın beyler uyanın
sonu gelsin bu gafletin rüyânın
demokrasi cumhuriyet
tek kişilik uyku tulumu değil elbet
bakmayın ama kusura
işe yaramıyor elinizdeki pusula
anlamı yok gençliği hiçe saymanın
anlamı yok devrimlerden caymanın
yoksa Amerika’daki tayfun sizi de vurur
depremden daha beter
alır sizi göklerde savurur
nereye dönseniz, döndürseniz o sıra
altınızdaki maroken koltuğu
ensenizde Amerikan soluğu;
-her mahallede bir milyoner- diyordunuz
alın işte memleket Amerika oldu
çok ince fikirli şair bile
karıştırıyor Eylül ile Ağustos’u...
Eylül’de yaprak dökümünden
Ekim’le dikimine
batıyormuş memleket
çöküyomuş marmara kime ne
kimin umurunda
kime ne, kime ne, kime ne
nerede bu devlet
biriniz çıkıp söylesin hele!
Şaban AKTAŞ