Yaralı Sevgiler
Yorgun bir şehir gibi sessizliğin,
Duvarlara çarpan yankısız bir ses, Gözlerinin ferine küsmüş aynalar gibi, Uykusuz gecelerde bitmek bilmeyen heves. Ve bir adım bile atamazsın geçmişten, Adresini yitirmiş yıllar gibi döner durursun. Daha kaç kez düşer insan, kendinden geçerek Adına aşk denen bu dipsiz kuyuda? Kaç kez düşer insan, Aynı karanlığın çukuruna, Her kayboluşta kendine yabancı, Yine de bilmez misin, küllerin şarkısını? Görmez misin, bekleyişlerden kopmuş geceleri, Adını bile anmayan yıldızların sessizliğinde? Kim bilir kaç umut öldü gözlerinde, Sessiz bir isyan gibi içinde büyüyen. Bazen kaybolur insan, Kendi gölgelerinin izinde, Bir hayat geçer ansızın gözlerinin önünden, Dilsiz bir film, sustuğu yerden. Ve kaç kere susar insan, Güçlü görünmenin inceliğinde, Her susuş bir adım daha uzaklaşır, Adına aşk dedikleri o bilinmez yerden. Yine de sus, söyleme son sözlerini, Bir aşkın mezarında saklanır en derin yara, Hiçbir intikam şifa getirmez artık, Bir kendine kalmışsın… kendi yaranda. Bırak, bir söz daha düşmesin dudaklarından, Kapanmayan yaraların sessizliğinde kal. Belki de en derin yara, Unutmamaktan gelir; kabuksuz, sonsuz kal. |